Kaydol
Giriş

nirnaeth

Ömer Hüner
Jedi Sentinel
Eskişehir
Aralık 2018
İçinizden en az yarısını arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum ve yarınızdan azını hakkettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum.
En son medyalar tümü
Takip ettikleri tümü
Takipçileri tümü
Bağlantıları
İstatistikler
Diziler detay
T. Süre
T. Bölüm
1.322 / 1.473
Filmler
T. Süre
14g 0sa
T. Film
153 / 240
 
Cevapladığı yorumlar
Elessar2147 Sith Tyro » Sosyal » Genel
Puahahahahahah.
kılıçdaroğluyla yayına çık milletvekilliği iste alamayınca seçim zamanı ona salla.
İmamoğlu istanbulda yayıncılarla etkinlik ayarlasın ama sen toksik bir herif olduğun için davet edilme sonra imamoğluna salla
Türk milletinin kırılma noktası olacak bir seçimde milleti sandıktan soğut muhalefette birleştirmek yerine 2 iq takipçi trollerin ve erlik isimli pis kokulu mikropla seçimin kaderiyle oyna.
hiçbiri de tutmayınca iktidarın sosyal medya kontrgerillası ol sokak hayvanlarına karşı milleti iyice galeyana getir.
Şimdi de Türkiye artık Atatürkçü değil yeaaaa diyerek kaç.
Suç bunda değil bunun fikrine değer verende.
Gizlenen 4 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
Jahrein nefret toplama ve hater kazanma konusunda gerçekten aşırı başarılı ya, bunu yaparken de kendi sadık fanatik kitlesi de artıyor aynı şekilde, trumpa benzetiyorum ben ama trumpun çin versiyonu gibi ve politikacı olamayan hali gibi birde o kadar zengin değil parayla çözemiyor bazı şeyleri. İlginç bi adam merakla bekliyorum acaba bir gün piyasadan silinecek mi yoksa ilalebet influencerlerin muhalefeti olarak mı kalacak. Melih uçar diye bi yayıncı vardı mesela çok izlenirdi sonra kavga gürültü oraya buraya sallama derken silindi piyasadan, ama jahrein kaç senedir zirveye yakın kısımlarda ateşle oynuyor ve düşmüyor .
nirnaeth çünkü fahrettin altunun paralı askeri bu adi adam.
Kendi trolleri var. Ve garip şekilde mürit gibi izleyicileri var burda jahoya sallayınca elemanın biri gelip sen pintipandasın demişti şaka gibi.
Bu trolleri ancak iletişim başkanlığından gelen parayla beslersin
Elessar2147 ışın kotu tarafı şu kı parayla yapmıyorlar tum bunlar kendı fıkırlerı daha doğrusu jahreının fıkırlerı. Dırekt adam haklı dıyıp savunuyorlar sağda solda
Yazı normal şekilde ilerliyordu ta ki sokak hayvanlarına kadar. Bu adam hayvanlara bağış ayağına para toplayıp kendilerini zenginleştiren sağcı lavukları patlatmıştı. Konu sokak hayvanlarıysa da zaten hemen hemen hepsi (esnafın besleye besleye obez yaptığı hareket dahi edemeyenler hariç) şehirlerden temizlenmeli. Bu kadar hayvan sahiplenilmeyeceğine göre de uyutulmalı. Hatırladığım kadarıyla bu da bu fikri savunuyordu bilmiyorum.
Koskoca seçimin kaderinin değişmesini bir yayıncıya bağlaman gerçekten komik. Ayrıca, neden muhalefete her karşı gelen kişiyi iktidarın paralı askeri olarak görüyorsunuz onu da anlamadım. Herkesin muhalefette birleşmesi zorundaymış, gelmeyenler iktidarın paralı askeridir gibi bir düşünce yapısı olabilir mi? O dönem muhalefetin kaybetmesinin tek sebebi bence yanlış aday çıkarmasıdır. Farklı yönlere çekip milleti suçlamaya gerek yok. Sokak hayvanlarını galeyana getirme konusunu da anlamadım nereden böyle bir çıkarımda bulundun?
Ar1kaNN seçimin değişmesini değil götünü yırttı son ana kadar.
İktidarı eleştirmeye götü yemeyip muhalefete sallayan satılmıştır bu konuda netim.
Hani teğmenler hakkında jahrein niyw ortalığı ayağa kaldırmadı?
Hani erlik ? Hüda par Atatürk'ün meclisinde kemalizm zehirdir dedi açık açık şeriat çağrısı yapmadığı kaldı hani tepkileri?
Hukuksuz peş peşe tutuklamalar geliyor bir kere çıkıp konuştu mu erlik ?
Tüsiad başkanı endişeliyiz bizim işimiz de etkileniyor diyor tutuklanıyor hani sesleri çıkmıyor?
Yok onlar imamoğlunun ibb mutfağından kullandığı 1 paket nohutun peşinde.
Geçin bu ayakları tanımadığınız adamları ananız babanız gibi savunmayın.
İktidara ses etmeye gelirken sesi kısılıp ama iş muhalefeti yıpratmaya gelince kuduz it gibi havlayanları böyle savunmayın.
İki tarafı da orantılı eleştirsin öyle gelin. polatcbk
Sokak hayvanları konusunda da en çok sesi çıkan yayıncı bu obezdi.
Sizin agresif tavırlarınız yüzünden yine iktidarın bok yemesinin bedeli hayvanlara ödetiliyor.
O hayvanların toplu cesetleri karşımıza çıkıyor poşet poşet toplayıp atıyorlar.
O görüntülere karşı vicdanı sızlamayanın vicdanına tüküreyim ben.
Hiç bana biz öyle olsun demedik demeyin öyle olacağo en başından belliydi bunlar gidip en insancıl yöntemle ötenazi yapmayıp katledecekleri belliydi bunu biliyordunuz.
Biz bu bir sorun değildir demiyorduk yöntemi yanlış diyorduk.
Şimdi bi ton o hayvanların toplu cesetleri karşınıza çıkınca ne hissediyorsunuz merak ediyorum.
Elessar2147 Bir insan, fikrini herkese açıkça beyan etmedi diye onu otomatik olarak iktidar destekçisi olarak görmek ve karşı bir saf almak, hatta ona hakaret etmek tamamen senin tercihin. Bu hareketin iktidara karşı gelenlere "terörist" veya "FETÖ'cü" denmesinden bir farkı yok. Eğer bu söylemleri kendine haklı görüyorsan, önceden söyleyeyim demokrasi sana göre değil.

"Hani teğmenler hakkında Jahrein niye ortalığı ayağa kaldırmadı?" demişsin ve bir kaç örnek daha vermişsin. Bence bu kişileri kafanda yanlış konumlandırmışsın. Bu kişiler ne bir siyasetçi ne de bir milletvekili. Böyle bir zorunlulukları veya görevleri yok. Ha, canları isterse yaparlar orası ayrı, ama "Bize yaptıysa onlara da yapsın" gibi bir beklentin var ki bence bu çok saçma. Burada yapılması gereken tek şey ana muhalefet partisinin eleştirilere sebep olan hatalarını düzeltmesidir. Zaten bu eksiklikler zamanında giderilip gerçekten nitelikli bir muhalefet yapılmış olsaydı, 20 yıl boyunca başarısız olmazlardı.

Bu arada, yanlış hatırlamıyorsam Jahrein zaten teğmenlerle alakalı bir yazı paylaşmıştı. X’te takip etmediğim için şu an seninle paylaşamıyorum.

* Aklıma gelmişken bir düzenleme yapayım. 1 paket nohut bile olsa hesabının verilmesi gerekir, ama asıl mesele apo posterli terör sloganlı sahnede konser veren Aynur Doğan’a neden İBB bütçesinden ödeme yapılıp ücretsiz konser verdirildiğini sorgulamak lazım. O yüzden sen Jahrein’in peşine düştüğü 1 paket nohutu bırak etrafına bak biraz. İktidara o kadar nefret duyuyorsunuz ki yanınızda olup biten olayları görmezden geliyorsunuz.*
nirnaeth Jedi Sentinel » Sosyal » Genel
Bu gönderinin altına favori yulaflı fit tarifinizi bırakabilir misiniz.
Pankek - omlet - tost - muffin - bowl veya başka bir tarzda olabilir üstte belirtin.
Hergün yenebilirlik, besin değerleri, yapım kolaylığı, maliyeti, görselliği açısından da puanlayalım bakalım neler çıkacak,

Ben başlıyorum, sevdiğim bir tarifi link olarak bırakacağım ve puanlıyacağım, resim veya direkt yazı olarak da tarifinizi koyabilirsiniz.

Bowl tarifi
4 çorba kaşığı yulafı ve 1 bardak suyu pişirin. Pişen lapayı tabağa alıp üzerine muz dilimleri, fıstık ezmesi, ceviz ekleyin.


Hergün yenebilirlik - 8/10 yulaf piştiği için çok yumuşak oluyor ve fıstık ezmesiyle muz harika gidiyor yemesi de kolay
besin değerleri -> 7/10 kalorisi bi tık fazla biraz da yağlı ama sağlıklı bnce 1100kcal 126g karb 33g protein 43g yağ
yapım kolaylığı -> 7/10 çok kolay ama yulafı pişirmek lazım
maliyeti -> 8/10 görece fıstık ezmesi ve ceviz ucuz değil ama çoğu evde bulunan şeyler ve çok az koyuyoruz
görselliği -> 7/10 tasarımı düzgün yapılırsa kahve rengi tonlarında güzel bi tabak oluyo ama rengi az ve malzeme az o yüzden böyle


ben yulaflı fit tariflere yeniyim kilo vermeye çalıştığım için kahvaltımı sağlıklı hale getirerek başlamak istedim ve yulaf da benim için çok öneli olan ekmeğin yerini bi nebze dolduruyor. Portein tozum yok bu arada kullanmayı da düşünmüyorum.
Gizlenen 17 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
2-3 haşlanmış yumurta, 2 dilim ekmek + peynir zeytin ıvır zıvır benim için en iyi kahvaltı. Yulaf işine hiç sıcak bakamadım bugüne kadar.
Ben üç adet yumurta yarım çay bardağı süt bir adet havuç rendesi tarçın 5 6 adet cevizi ezip 50gr yulaf ezmesi ile airfryer da yuvarlak bir kabın içerisine yağlı kağıt yerleştirip pişiriyorum o kadar güzel bir kek oluyor ki üstüne de iki kaşık tahin gezdiriyorum

Bir de bunun yumurta kakao çikolatalı protein tozu muz fıstık ezmeli browni versiyonu var bir yıldır kahvaltıda bunları yiyorum sadece canım hiç kahvaltı çekmiyor
HoodedOne o da çok güzel de , hem biraz sıkıcı hem çok fix bi lezzet hem çeşitlendirilmesi zor, birde kepekli ekmek vs yerine yulaf daha iyi olur sanki uygun bi tarif bulunca yemesi daha kolay olur, yumurtaların pişmesini beklemek de gerekmez.
Derya oyy bayağa iyi duruyor tarif havuçlu kek ayarında birşey bayılırım kesin, kilo durumunuza nasıl etki ettiğini düşünüyorsunuz bu kahvaltıya başladığınızdan beri ,airfriersiz nasıl yapılır acaba, fırın da çok yakar mikrodalga da yok.
nirnaeth kalorisi toplasan 500 600 civari bir şey yaptığı için havuçlu olanın kilo verme sürecinde yenir tarçın da zaten kan şekerini dengeler tok tutar airfryer ve fırın olmadan tavada pankek tarzı yapabilirsin öyle de yapıom bazen ben
Overnight oatmeal tarifleri var bir sürü onları deneyebilirsin. Sabah pek vakti olmayan kişiler için de pratik oluyor. Bir gece öncesinden yulaf, yoğurt, meyve (muz, çilek, elma olabilir), tarçın, isteğe bağlı chia. Chia bi süre bekleyince şişiyor ve daha tok tutuyor insanı. İsteğe bağlı bal ve fıstık ezmesi de ekleyebilirsin. Bunu buzdolabına koyuyorsun sabah yemeğe hazır oluyor kıvamı puding gibi.

Bunun haricinde kahvaltı olarak değil ama öğün olarak yulaf tabanlı pizza tarifi verebilirim normal pizza yapımına göre daha pratik. Bi kaseye 4 yumurta, 100-150gr yulaf (ben karışım gözüme çok sıvı gelmemeye başlayana kadar koyuyorum burda sana kalmış kıvamı çünkü tepsiye dökünce dağılabiliyor çok akışkansa), yarım paket kabartma tozu ve tuz. Fırın tepsisine yağlı kağıt koyuyorsun karışımı üzerine döküp yayıyorsun sonra fırınlıyorsun. Ben genelde 180 derecede üstü hafif kızarana kadar pişiriyorum sonra çıkartıp sos ve malzemeleri yerleştirip yeniden fırınlıyorum. Normal bir pizza kadar lezzetli olmasa da tadı güzel oluyor ve baya da doyuyor.

Birkaç yıldır yulaf tüketiyorum ve bence ya pişirilmesi ya da bekletilip şişmesi gerekiyor. Öbür türlü tadını hiç beğenmiyorum ben at gibi hissediyorum fndjfndjgnfrjg.
Zerpil ben de yulafın pişirilmediği veya içine su almadığı tarifleri pek sevmiyorum katır kutur yenmiyor pek, o yüzden sormak istedim, çok fazla tarif var cidden herkes farklı birşey yapmış, kişisel tecrübelere göre tarif yapmak daha mantıklı bence, çünkü birkaç defa denenmiş ve güzel olduğu düşünülüyor en azından.
nirnaeth ben yemek yemeyi pek sevmiyorum spor zamanlarında yulaflı sabah kahvaltısını tam olarak şöyle yapıyordum. 500 ml alabilen bir bardağın içerisine light süt koyuyordum ölçü olması için daha sonra o sütü blendar'a atıyordum içerisine 2 adet muz, 100 gr yulaf, 2 ölçekte kakao aromalı protein tozu atıp hepsini içilecek hale getirip bardağa geri koyuyordum.

Hem inanılmaz güzel bir tadı oluyordu hem de gerekli enerjiyi karşılıyordu. Yok onu hazırla, sonra yıka falan gereksiz uğraşlardan kaçınıyorsun hem hızlıca içip işine bakıyorsun.

Başka türlü yulaf'ın yenebilecek bir versiyonu yok. Her ne kadar "çok güzel olmuş ya bu tarif bence iyi" şeklinde kendinide kandırmaya calışsan o yulaf ağza girince saman yiyormuş hissinden kurtulamıyorsun.

O yüzden sıvı hale getirmek en ideal yaklaşım şekli.

dipnot: HoodedOne yulaf işine sıcak soğuk bakılacak bir durum yok bulunduğu kategoride lif bakımından en zengin doğal ve hızlı kana karışan, en temiz karbonhidrat yulaf.

Dışarıdan alabileceğin kaliteli karbonhidratları listelersek:

1. Muz - En kaliteli karbonhidrat muzda fakat içerisinde yoğun şeker olduğu için karbonhidratın getireceği yararı aşağı çekiyor bu yuzden tercih edilmiyor)
2. Arpa - Lif değeri en yüksek karbonhidrattır.
3. Yulaf - Lif değeri neredeyse arpa kadar yüksektir ve şeker bakımından en az şeker yulafta bulunur.
4. Kepek
5. Esmer pirinç
6. Pirinç
7. Meyveler
8. ...

Yani kaliteli beslenmek istiyorsan geviş getirebiliyorsan arpa, getiremiyorsan da yulafı öğünlerine eklemek zorundasın.
Vader Yok abi sıcak bakmamaktan kastım tat olarak bana uygun değil, yoksa sağlıklı onu inkar edemem.
Vader lordum shake tarifi de harikamış ileride denerim, şuan aile evindeyim ve kahvaltı için boşluğum var ve illa yapıyorum kahvaltı, o yüzden daha doyurucu tarifler lazım, shake psikolojik olarak doyurmaz diye düşünüyorum, zaten iindeki yulaf da az oluyor sıvı olması gerektiği için.


Yok mu yulaflı yumurtalı tarifleriniz .
Valla ben her sabah yumurtayla yulafı karıştırıp tavaya döküp kısık ateşte üstü kapalı şekilde 1-2gr zeytinyağı ile yiyorum, pişince de üstüne maydanoz atıyorum yiyorum gayet de lezzetli oluyor kek gibi. Başka türlü içecek haline getirilmediği sürece yenmiyor zaten
nirnaeth Yulafı blenderla un haline getirip pankek de yapabilirsin protein tozuyla karıştırıp. Bi de ufak tatlandırıcı ekledin mi üstüne kakaolu yer fıstığı ezmesiyle güzel ve pratik oluyor Paradox sonradan fark ettim hemen hemen aynı tarif olmuş da arkadaşınki tuzlu benimki biraz daha tatlı gibi düşün
Paradox yulaflar kıtır kıtır gelmiyor mu ağıza, suyu çekmiş yumuşak yulaf okey de o kıtır yulaf yenmiyor bazen.
Elessar2147 bayağa muntazam oluyor denemiştim, ama pankek konsepti sıkıntı biraz uzun sürüyo ve başında bekliyorsun .
nirnaeth nirnaeth ince öğütülmüş yulafı alıp dene, kısık ateşte pişince gerçekten hiç tadı gelmiyır kıtır kıtır da gelmiyor, bildiğin yumurta yiyorsun gibi oluyor, kısık ateşte yapışmaz tavada pişirince zaten kek gibi oluyor, lezzetli bence. Normal yulaf iri taneli olunca biraz rahatsız edebilir ama ince öğütülmüş alıp yumurtayla çırpıp tavaya öyle dök, maydanoz da ekle. En zahmetsiz ve yenilenir böyle bence. Her sabah rutinim. Öyle pankek mankek shaker gibi yap falan bana gelmiyor sabah zaten işim gücüm var onla uğraşamıyorum.
Paradox akşamdan da yapabilirsin. Asıl mevzu baymıyacak bi aroma bulmak lazım
su+light yoğurt+ince öğütülmüş yulaf+kreatin+protein tozu blendle ve üzerine fındık ezmesi... suyun miktarına göre ya puding ya da smoothie şeklinde tüketebilirsiniz. yanına da 6 yumurta ve 150g kadar tahıllı ekmek. pörfekşın.
playsomethingelsebro bunlar biraz daha yulaf nerd seviyesinde, ben şimdilik basicleri deneyeyim
Paradox deniyeceğim, eğer yumurtanın içinde az anlaşılıyor ise fav tarifimi bulmuşum demektir gelsin sağlık (benim için önemli çünkü her sabah 3 salçalı köy ekmeği ve 3 yumurta +tereyağlı ballı ekmek falan yiyorum ve hareket azalınca kilo almaya başladım normalde çok hareket ediyormuium farkıdna değilmişim aldığım kalorinin 4000 kalori 85 kg olarak alıyormuşum ve sabit kiloda 5 sene falan takıldım şuan 93 kg üç ayda aldım:( )
nirnaeth ne yalan söyleyeyim haklısın aslında, ama zamanla deneye deneye son halini görmüş oldum. Tek eksisi çok bayıyor aynı şeyi her gün tüketmek, o yüzden farklı tarifleri haftaya yaymak fena olmaz diye düşünüyorum.
Elessar2147 valla hayatı en kısa sürede ne yiyebilirim şeklinde planladığım için hayatta ona uğraşamam :d
Paradox Yemekten keyif alarak yiyemiyorsan arada bir frene basmayı dene
Elessar2147 keyif alarak yiyorum sadece zaman harcadığım şey daha tadı güzel olacak bilsem de genelde tüm günüm boşsa böyle özene bezene yemek hazırlıyorum onun dışında diyetimdeki şeyleri en pratik kısa yoldan nasıl yapılıyorsa o şekilde yapıyorum
hercules_yato Sithari » Sosyal » İtiraf
ben uyuşturucu bağımlısı bir gazeteciye tutuldum
Durumu nasıl şu an?
Çok sevdiğim bir laf vardır. Play stupid games, win stupid prizes...
Çok fazla dizi, filme kaptırmıssın kendini. Geçmiş olsun
nirnaeth Jedi Sentinel » Sosyal » Öneriler
Merhaba arkadaşlar, aktif olarak iş arıyorum tavsiyelerinizi bekliyorum. Anadolu üniversitesi ingilizce işletme mezunuyum, hangi alanda çalışmak istediğimi de bilmiyorum artık, zaten pek farketmiyor da hepsine başvurmaya başladım HR dan tutun ihracata kadar. iş hayatına kendimi atabileceğim biryerden başlasam devamı gelir diye düşünüyorum, bankalara bile başvurdum istemiyor olmama rağmen. Yazın başında Veri analizi öğreneyim aynı anda iş başvuruları yapayım diyordum ve aytıyetten THY de kabin memurluğu için 4 aylık bi sürecim de vardı, sağlık sorunu nedeniyle son aşamada elendim o yüzden haziranda mezun olmama rağmen hala iş bulamadım, iş ararken geçici biryere gireyim diyorum ama o da yok yani ( en azından bölümümle ucundan alakalı olsun diye uğraşıyorum çünkü, kasiyer olarak çalıştığım zaman sadece biraz para kazanmış olacağım onu istemiyorum ama son çare o tarz birşey olacak gibi ).
Eskişehirde iş aradığım için de biraz problem var, eskişehirde zaten az ilan açılıyor onlardan da pek dönüş yok beyaz yaka pozisyonlarda, istanbulda tanıdıklarım var diye orada da iş aramaya başladım birkaç envanter testi falan çözdüm ama dönüş yok hala muhtemelen adresim istanbulda olmadığı için, ne yapacağım bilmiyorum, şuanda yandexin saçma seo işinden ufak tefek harçlık çıkartırken veri analizi öğremeye çalışıyorum. linkedin hesabım: https://www.linkedin.com/in/omerhuner/ , cv isteyenlere özelden atarım.
ingilizcene güveniyorsan ve mezuniyetin üstünden çok geçmediyse aa+'a baksana. anaodlu ajansı muhabir alıyor arada haber yazacak vs. bi dene yadırgama alanını
Swollk teşekkürler bakıyorum, ilginç bir tavsiye oldu.
samuelacarson Sith Sorcerer » Sosyal » Genel
Telefoncular, yalan söyleme konusunda çok başarılı esnaflar.

Yurt dışından en ucuz malları topluca çeker, 1e5 1e10 koyarak sana kakalar. Sorsan, ticaret der.

Gözünün içine baka baka yalan konuşur, yetmez bir de seni bunun doğru olduğuna inandırmaya çalışır.

Aynı kabloyu, 20w 40w 60w fark etmeksizin hepsiyle uyumludur, hızlı şarj kablosu abi evrensel kablodur der, fiyatı da normalde 150 lira sana 100 olur der. Hiç bilmeyen birisi de bunlara inanıp alır ve bataryanın anasını bir güzel ağlatır.

Ne güzel memleket.
Gizlenen 19 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
Potansiyel dolandırıcılar. Telefoncular, sanayi esnafı, bilgisayar tamiri yapanlar, galericiler, siyasetçiler… enler bu şekilde liste uzar gider
bilgisayar tamiri ve telefon tamiri yapanları hiç sevmem teknik servise göndericen ne kadar pahalı olursa olsun. bu adamlar yapmış gibi yapıyor bir yeri yapıp diğer yeri bozuyor tek sorunlu telefonunun birden cok sorunu oluyor, sonra uğraş dur.
Paradox sıranın avukatlara gelmemsi üzdü lsaöljdasdks
Bunun yanlız telefon ile kısıtlı bir kategoriye daraltılmış olması hatalı olmuş. Kısaca Türk esnafını tarif etmişsin. Ne iş yaptığının önemi yok, Türk esnafı olması yeterli bunları yapmak için.

Bakın siz çoğu şeye alıştığınız için mesela size doğal gelen ama yabancı insanlara çok ilginç gelen şeylerden bir kaçını sıralayım.

Amerikadan arkadaşlarım geldi, ilk defa Türkiye'ye gelişleri. Biz de kalmaları için ısrar ettim ama gezmeyi tozmayı keşfetmeyi çok sevdikleri için otelde kalmayı tercih ettiler ve ısrarla en tarihi yerde ayarlamamı istediler. Ben taksime falan yakın olsun fakat kalitesizliğide çok koklamasınlar diye nişantaşında ayarlamak istedim fakat ısrarla galatanın yakınları ara sokaklar diye ısrar ettiler.

Çünkü uyanıp otelden çıktıklarında her bir türk ne yaşıyor, şehrin zorluğu güzelliği ne bu şekilde keşfetmeye bayılıyorlar. Gayet varlıklılar ama atıyorum adamlar kapadokyaya gitmiş olsa asla 5 yıldızlı otel varsa var mıdır bilmiyorum ama orada kalmıyorlar. İnatla peri bacasının içerisine biz bi hasır serer uyuruz modundalar.

Çok entellektüeller falan kısaca tarihi tam anlamıyla yaşamak istitiyorlar. Neyse çok uzatmadan konuya gireyim. (evet uzattım farkındayım). Herneyse geldiler birlikte gezdik 1 gün. 2 gün dediler sen kesinlikle bizi almaya falan gelme. Gerekirse kayboluruz, işimize de gelir biz keşfetcez. Tamam dedim ne haliniz varsa görün, zaten en fazla sikerler diye de espri yaptım.

Yemin ediyorum öbür gün suratları 5 karış. O kadar sinirlilerki. Ne oldu dedim. Keşke sikselerdi diyor. Dedim ne oldu, korktumda başlarına bir şey mi geldi diye.

Ya diyor hiç kusura bakma sizin bu esnafların hepsi dolandırıcı bildiğin scum yuvası. Herhalde martı eti falan kakaladılar diye düşünüyorum. Başladı anlatmaya.

Ya diyor, buraya gelmişiz insan Türk yemekleri yemek istiyor. Herşeyi tatmak istiyor. Bir restoran görüyoruz veya bir hemen sokak üstünde lezzet noktası gibi küçük işyerleri. Dışardan bir bakıyoruz "aman tanrım kocaman sandevüçler içleri dolu dolu resimler, tabak tabak yemekler etler taşıyor böyle" hevesleniyoruz içeri giriyoruz önümüze bir tabak yada sandeviç geliyor. Ya sandeviçin içi boş. Restoransada koca tabağın ortasına bir kaşık yemek...

Bu ne diyor adam haklı olarak. E görseldekiyle aynı değil. Bu resmen do-lan-dı-rı-cı-lık nasıl ceza kesilmiyor bunlara diyor.

Adam daha önce karşılaşmamış böyle bir şeyle. Akşam sıkılmış otele giderken aç kalmış belliki. Marketten cips almışlar. Lays almış büyük paket.

Paketi bir açtım diyor yarısından coğu hava. Yuh dedim diyor. Bir de Frito-Lay bizim oranın markası. Dedim sizin orayla alakası yok yasalar insanı savunmayınca bu şekilde teşvik edince. Bizim çıkarcı işverenlerde doğal olarak sonuna kadar köklüyor.

Türkiye cidden bakın alıştığınız için çoğunuz farkında değilsiniz ama "dolandırıcılar ülkesi" ciddi amlamda heryer gördüğünüz her afiş, her reklam bir dolandırma yöntemi.
Vader japonyada mıydı çinde miydi adamlar aburcuburda bile doğruluk istiyor, ambalajın üzerindeki fotoğraf içindeki ürünle birebir aynı görünmeli ve aynı boyutta olmalı demişler, ben bunu gördüğümde çok şaşırmıştım (tabiki gidip görmedim sosyal medyada gördüm🥲) cidden biz böyle olmasına alışmışız olması gerekeni görünce şaşırıyoruz
Bigfrizzyhead japonyada içeceklerin ambalaşında %100 meyve suyuysa kesilmiş meyve resmi koyabiliyorlar. %5 ve %99 arasındaydı sanırım kesilmemiş meyve koyabiliyorlar. %5 altında iste emojili meyve resmi koymak zorundalar.
Bigfrizzyhead barilla makarna alanlar bilir mesela onda makarnanın boyutu üstünde ölçeklendirilmiş, gibi
Ben de bu aralar esnaftan çok çekiyorum ya. İşini güzel yapan çok nadir esnaf var. Geçen işte bir ayakkabım yırtıldı kenardan küçücük, bir tanesinin de kenarından yapışkanı tutmuyor. İkisi de deri spor ayakkabı, Air Force minvalinde. Dedim, götüreyim ayakkabıcıya, en kötü ne olabilir? Benden kötü yapacak halleri yok ya, bir yapıştırıcı sürüp geçecek. Daha önce kendim de yaptım, basit bir şey ama üşendim. Hem dedim, ayakkabıcı iyi yapar işini, yıllardır oradaki esnaf. Eskiden de koşu ayakkabısının içini yaptırmıştım, iyi yapmıştı. Neyse, götürdüm. Dakika bir, gol bir. Adam yan dükkânda muhabbet ediyor. Kaş göz ediyorum, "Geleceğim," diyor, gelmiyor. 10 dakika sonra geldi, gözümün önünde muhabbet ede ede. Müşterisi falan da yok, dükkân boş. Bu rahatlık nereden geliyor, bilmiyorum.

Sonra dükkâna girdik, 4 metrekare falan bir yer. Adama ayakkabıları gösterdim, "30 dakikaya gel," dedi. Dedim, "Tamam, çok iyi." Ama şüphelendim de, hızlı yapar, kötü olur diye. Neyse, çarşıda işlerimi halledip geldim. Bizimki yine yan dükkânda, biraz bekletip geldi. Ayakkabılara bir baktım; ilkokul çocuğunun el işi ödevi gibi. Sağa sola yapıştırıcılar taşmış, yamuk yumuk dikiş atmış. Yırtık yeri öyle bir tamir etmiş ki eskisinden beter olmuş. Bir şey demedim, ayakkabılar yeni değil diye. 70 TL aldı zaten. Kısacası, işini düzgün yapıp 300-500 istese gıkım çıkmayacak. Ayakkabılar olmuş 2000-4000 TL. Ama yok, ekonomi kötü diye hem kendine eziyet hem bana eziyet çektiriyor. Yaptığı işe aldığı para değmiyor diye hızlıca yapıp 70 TL alıyor. Ama halbuki ironik olarak dükkân bomboş.

Bu arada, iki hafta önce de eski bir koşu ayakkabımı mahalledeki yaşlı ayakkabıcıya götürdüm, dükkân boş diye üzüldüğüm için. Sağ olsun, öyle bir tamir etmiş ki koşarken ötüyor ayakkabılar. Önüme çıkanlara uyarı veriyorum :).

Şimdi de telefoncu arkadaşları anlatayım. İki lise arkadaşım, 23-24 yaşlarındalar. Üniversiteyi rastgele bir bölüm okuduktan sonra telefoncu tanıdıklarının yanında çalışmaya başladılar. Sonra işlek bir caddeye dükkân açtılar. Dükkân yine minnacık, 6 metrekare falan. İki kişi aynı anda çalışıyorlar, ikisi de sürekli telefona bakıyor. Dükkânda malzeme de doğru düzgün değil. Ama durumları iyi; ikisi de yeni düğün yaptı. Dedim, "Nasıl para kazanıyorsunuz siz?" İkinci el telefonları kelepir fiyatına alıyorlar, biraz süslüyorlar, yerine yüksek model 2. el telefonu piyasanın bir tık üstüne satıyorlar. Gelen müşteriler, model yükseltmenin hevesine kapılıp eski telefonunun paraya sayıldığına seviniyor, ama deli gibi zarardalar. Sonra birde satarken mallarına o kadar güveniyorlar ki sanki kendileri üretmişler gibi garanti veriyorlar falan. Geleceğin çakal telefoncuları olacaklar belli ki. :)

Terzi desem, aynı şeyler. Yeni aldığım pantolonu götürürüm, paçası kısalacak diye. Reis öyle bir yapar ki pantolon baştan aşağı sigara ve kül kokar. Yıkamadan giyemem.

Sonra eski kitapları satayım diye ikinci el alan bir kitapçıya götürdüm. İnternette 150 TL'ye satılan kitapları 20 TL'den almadı. Ama dükkânda "çok var" dediği kitapları da 120 TL'den satmaya çalışır. Sonra niye çok var aynı kitaptan?

Bilgisayarcıları da hiç anlamıyorum. Hem dükkân sinek avlar hem ne zaman bir şey sormaya gitsem, açıkgözlü bilir müşteriyim diye ilgilenmezler. Benim istediğimi değil, kendi istediklerini yapmaya çalışırlar. Format attırmaya götürsen, 500 TL alırlar. Neymiş, dükkân kirasıymış. Abicim, dükkânın format parasıyla geçiniyorsa kapat git zaten.

Üniversitedeyken de Erasmus öğrencilerine yardımcı olmaya çalışırdım. Sürekli bir esnaf tarafından kazıklanma problemi olurdu. Kendi vatandaşımı nasıl savunacağımı bilemezdim. Neresinden tutsam elimde kalıyordu, üzülüyordum.
nirnaeth format için ideal ücret ne kadar olmalı mesela? merak ettim sonuçta o tarz şeyler servis diye geçiyor
Dün sarhoşken iki nescafeye adam karttan 60 tl çekmiş
Bugrahan küçük paket olanmı :D eğer öyleyse geçmiş olsun
nirnaeth format olayı, bir formatdiye düşünmemek lazım. Bizim insanimizin düşünceleri biraz problemli bu konuda.

Çok kolay bir işmiş gibi tarif ediyor ama hiç kimse formatıni madem o kadar kolay kendisi atmıyor.

Olayın kolay zor olması önemli değil. Harcadığı zaman önemli. Bir bilgisayara bir Windows kurmak nerden baksan en az 45 dakika 1 saat suruyor. Üstüne driverler falan çabası ortalama 2 saat diyelim.

Asgari maaş ne kadar 22.104 TL günlük olarak hesaplandığında günlük asgari ücret tam olarak 866,85 TL 8 saat calışma sonrası.

Yani saatlik asgari ücret: 108 TL.

2 saat süren bir format işleminin sadece calışan asgari maaş maliyeti 216 TL. Buna SGK'sı dahil değil. Yemek gideri dahil değil. Onlarıda hesaba katarsak 250 TL.

Sadece çalışan 1 kişinin 2 saatlik maaşını cıkarsın derse işyeri 250 TL fiyat vermeli. Ama kirasını karşılayacak, üstüne kar edecek veya işleri büyütecek diye düşünürsek 500 TL demeli.

Olay burada yapılan işin zor veya basit olması değil. Olay burada yapılan işin süre bakımından dükkanı ne kadar meşgul etmesi.

Yani format için istenen tutar olması gereken tutar.
Vader katılıyorum aması var… format zor bir işlem değil ama ona harcanan zaman önemli. Bilgisayarcılar hazır programların kurulu olduğu formatı atıyorlar yalapşap ve temel driverları yükleyip bırakıyorlar. O yüzden hiç bilgisayarcıda format attırmadım kendim öğrenip yapmıştım hep eskiden. Programlar eski sürüm, formatla gelen hazır yazılımlarda virüs çıkma ihtimali, özellikle kms gibi şeyler… Ben temiz orijinal kullanmayı severim o yüzden kendim hallederim. Lordun yazdığı her ne kadar matematiksel olarak doğru olsa da format parası 50 lirayken bile fazla bulurdum o zamanın devrine göre tabii yine şu an kaç olursa olsun yine pahalı buluyorum, çünkü kısa bir süre bilgisayarcıda çalıştım, ordaki dalavere yalanları da biliyorum rahatsız olup çıkmıştım. Zaten içerde flaşı takıyorlar hazır setuplu programlı, 1 değil 3-4 bilgisayar oluyordu en az ve onlar orada kurulurken tamir teknik başka işlemler yapılıyor. Yani örneğin sanayideki gibi bir arabanın kaporta işi var diye bir araca bakıyor usta başka arabaya bakamıyor saati zamanı değerli ama formatta her şey hazır olduğu için ve bir sürü bilgisayar olduğu için o sırada da tamir işleri vb yaptığı için bu işin sürümden de kazanıp zamandan da tasarruf ettiği için daha az fiyata çıkartabilir diye düşünüyorum. Ama eğer az çok anlıyorsanız bu işi kendiniz yapın kolpacı bilgisayarcılara vermeyin. İçinden parça sökeni bile gördü bu gözler., işini hakkıyla yapana lafım yok tabiiC toplumda genel olarak ahlak yoksunluğu çoğaldı maalesef elder
Paradox sürümden kazanamazki senin bahsettiğin dolulukta bir iş yeri yukarıdaki örnekte 1 kişi çalışan işyerine göre daha fazla elemanı olması lazım. Diyelim ki 3 elemanı olsa, o 2 saat de aynı anda kaç bilgisayara format atmalıki aynı surede 3 elemanın 2 saatlik giderini karşılaşın ve kar yapsın :)

Hazır usb de taksa, dilerse yapay zekada kursa bir format her daim 2 saat sürüyor. Yüklemesi bi kere windowsu gıcık birşey 50tane pencere geliyor, 50 kere restart atıyor.

Hele ssd si olmayan bir müşteri gelirse gacur gucur hdd sesiyle 3 saat bile sürebilir. Format denilen şey; olması gereken hdd tamamen geri dönüştürülemeyecek şekilde silinir ve sadece base olarak windows kurulur. Onun harici driverlar bu kadar.

Ama bizim cahil halk, üstüne programda kurduruyor. Offis kur, gta 2 kur, cs1.4 kur, soliter kur, okey kur. Format atılmadan önceden daha kötü hale getirtiyor oyle alıyor bilgisayarı.

Bilgisayarcılara ben suç bulmuyorum ya. Gelen müşteri profili, "çet porogramı da olsun, komando sikini de olsun benim hanım oynuyo onu, disgord erişim kırıcıda ekle taam mı ağbisi, güzel olsun bak şöyle afilli poroğrmlarıda ehsik etme" olunca, otomatiğe bağlayıp haydi yallah modunda olması cok normal.

Şimdi işin en doğrusunu söyleme zamanı:

Etrafta gördüğünüz üçkağıtçı esnaf, dolandırıcı mağaza, karaktersiz işçi aslında tamamen aynada yansıyan yüzleriniz. Şey gibi bu. Toplumlar hakettiği gibi yönetilir ile aynı. Dilese insanlar bu tür kişileri anında dışlayıp doğru yoldan şaşanı 1 ayda batırabilecek gücü kullanabilirdi. Neydi bu? Protesto.

Ama insanların hoşuna gidiyor. Biri dolandırınca "he he bizden ya bu aynı halkın içinden" falan diyor. Politikacılarada aynısını yapıyor.

E doğal olarak etraf dolandırıcı, üçkağıtçı kaynıyor. Tam olarak hepimiz aynı olduğumuz için.

Her defasında gittiğiniz mağaza "abi vallaha 1 tl kar etmiyorum bu işten" demesine rağmen siz de hala "olm her geldiğimde böyle diyorsun" diyor, her gittiğinizde sizi kandırmasına izin veriyor üstüne cok süre geçmeden aynı mağazada yine beliriyorsunuz.

Üstelik sağa sola ahbap o bizim ordan al falan diye de öneriyorsunuz :)

Çok garip ve kalitesiz bir toplumuz. Hepimiz buna dahil.

Ben de, sen de, onlar da.
vader'a aynadaki yansıma konusunda katılıyorum. halihazırda abim bakkal işletiyor. ben de ara sıra yardıma gidiyorum. hepinizin bildiği sigara veya kartta komisyon durumu var. biz bunu etik bulmadığımız için dükkanın ilk gününden beri 1 kez bile yapmadık. buna rağmen hala geçen sohbet şu şekilde.

+Merhaba bi tane kısa parliament alabilir miyim?
- 79 lira. Ödeme kart mı nakit mi?
+ Kart'a komisyon alıyor musunuz?
- yok hayır fiyatı neyse o
+ helal be falanca market 124154235 tl komisyon istiyor.
- öyle yapıyorlarsa almayın öyle yerlerden. böyle bir hakları yok
+ ama işte alıyoruz napalım
- bir süre almazsanız zaten geri adım atarlar
+ haklısınız da alıyoruz işte

bu bahsettiğim bölgede her çeşit market ve bakkal bulunuyor yani o marketten alışveriş yapması şart değil. ama kendisi de satıcı olsa böyle haksız bir kazanca göz yumacağı için sadece laf ediyor. 0 hareket
"Uyanık" olma durumunu sahibinden, letgo gibi 2.el sitelerinde de görüyorum. Hemen hemen herkes 1-2 senedir kullandığı malı yeni fiyatına satmaya çalışıyor. Satıp satmaması da umrunda değil zaten kimsenin. Belki bir enayi düşürür umudu ile mi vakit ayırıp koymuş artık bilmiyorum.
vader'a Protesto konusunda katılmıyorum. Günlük hayattaki gözlemlerimden yola çıkarsam, herkes başkasının protesto etmesini bekliyor ama kimse etmiyor. Bu şey gibi mesela: bir kaza gördünüz, biri ambulansı arasın diye bağırdınız; kimse üstüne alınmıyor, biri arayacak diye bekliyor. Ancak birinin gözünün içine bakıp "Ambulansı ara!" deyince aranıyor veya olay en yakın kişilerin vicdanına kalıyor.

Ama şöyle bir fark var: Bu sefer olay hayat memat meselesi değil. Biri esnafta kazıklanınca ne yapıyor mesela? Ben çevremde gördüğümü söyleyeyim. Çevremde genelde düzgün, kendi halinde insanlar var ve çoğu memur. Kazıklanan biri genelde "Ben bir daha gitmem, şikâyetle uğraşamam, Allah’ından bulsun, kötü yorum atarım, size söyledim, gitmezsiniz, olur biter." gibi yaklaşımlar sergiliyor. İnsanların vakti kısıtlı zaten; basit bir işi için 3 deneme hakkı falan var. 3 esnaf da kötü çıkınca boyun eğiyorlar.

Müşteri kaybeden işyerlerinin de hiç umurundaymış gibi gözükmüyor. Herkes "Bir defa dükkâna uğrasa, koca şehir insan dolu, geçinip gideriz." kafasında. İstanbul’da 3 farklı arkadaşım düzgün gözüken yemek mekânlarından zehirlendi mesela. Bu nasıl bir istatistik? 3 farklı mahalle, 3 farklı insan, düzgün mekânlar; denk mi geldi?

Bir de biz hak ettiğimiz gibi yönetiliyorsak benim bir suçum olmadığını düşünüyorum. E, bu yorumdakiler de öyle düşünüyordur. Çevremde de "Gerçekten hak ediyor." diyebileceğim biri yok. E, o zaman kim hak ediyor bu toplumu? Sabah parkta yürüyüşe çıkıyorum, masalarda geceden kalma çöpler duruyor, 5 metre mesafede çöp olmasına rağmen. O çöpleri kimse görmüyor diye bırakanlar hak ediyor. Bir esnaf tarafından kazıklanınca kendisi de başkasını kazıklamaya çalışanlar hak ediyor. Şahsen, ben hiçbir şey yapmasam kendi çöpümü atıyorum, arada yerden bir çöp alsam, birine yardımcı olsam, kimseyi de kazıklamasam artıya geçiyoruz zaten. E, madem herkes böyle davranıyor, neden bu haldeyiz?

Format konusunda da haklısınız, hesap yapmışsınız. Ben zaten düz format atmaya o parayı isteyip bahaneyi de geçinmek zorunda olduğunu söyleyenlere yönelik söylemiştim, yine de bilgisayarcıların 30dkde halledebildiği bi iş olduğu için fiyatı falza buluyorum. Ama öz abim olmayan yakın bir abimin bilgisayar dükkânında sürekli takılıyorum; muhabbet ederken müşteriler geliyor, format falan atıyoruz. Tek format kurtarmadığı için macun + temizlik + format sonrası kurulum yapıyor mesela. O zaman işte 500 TL, okey diyorum kendimce. Ama bunların hepsi dâhil ücretler 1-2K arasında gezdiği yerler de gördüm.
Son olarak da format dediğimiz şey de CS 1.6 yüklemeyi kapsamıyor ama son kullanıcıya hitap etmesi gerekiyor. Çünkü bilgisayarını oraya getiren adam zaten kendi yapamadığı için getiriyor, programları da kullanmayı bilmiyor. Bilgisayarcıya muhtaç ve onun nezdinde bilgisayar denen şey, onun kullandığı programlarla beraber var olmuş. (böyle düşününce 500 TL normal geliyor çünkü bir insan bir hizmete mahkûm ise o hizmet de değerlenmiş oluyor mantıken, bilemedim.). Ben kendi formatımı kendim atıyorum bu arada uzun zamandır, tanıdıklar yer soruyor bazen ben anlıyorum diye düşünüp, düzgün birini söyle geçenki çok kötü yaptı gibisinden, ben de kara kara düşünüyorum kime yollasam diye, çünkü pcci abinin de sıkıntısı telefonları açmaması ve dükkanı açmaması.
Vader Ben bilgisayarda kurulum yaparken sonuçta başında durmuyorsun 2 tık atıyorsun kuruluyor o arada başka işlerde yapılabilir demek istedim. Seninki de farklı bir bakış açısı, o tarafından hiç bakmadım.

Kimisi de bunu nasıl yönetilirsek o şekilde bir toplum oluruza bağlıyor imam osurursa cemaat sıçar lafı gibi ama ahlak aileden ve eğitimle kazanılıyor. Sonra da insanın kendini geliştirmesiyle.
nirnaeth zaten sorun şu aslında. Diyorsun ya "ben haketmiyorum, bakıyorum çevremdekiler de haketmiyor, kim hakediyor o zaman".

Hiç şu şekilde düşündün mü? Belki çoğul olarak bakış açınız yanlış. İçinde bulunduğun toplum çoğul olarak belirli yanlışları doğru olarak kabul ediliyor olabilir mi mesela?

Benim kişisel fikrim bu ülkenin en büyük sorunu bu. Toplum olarak bariz yanlışları doğru olarak kabul ediyoruz. Bir kaç örnekle bunu açıklayım.

İki kişi entellektüel olabilmek konulu hararetli tartışıyor. Uzaktan kulak misafiri oluyorum onlara. Birisi anadolunun x bir kasabasında, diğeri de ona yakın bir yerden büyük şehre universite okumaya gelmiş.

Entellektüel olmak istiyorlar. Ve tartışırken genelde hep şunu vurguluyorlar. "İşte ben lise bitene kadar sığ düşünceli insanlar arasındaydım, uniye geldikten sonra hayata bakış açım değişti. Eski benliğimi attım, artık daha bilimsel veya sanatsal şeylere kendimi yoneltmeye başladım. Bilgi lootluyorum, vs"

Kendilerini geliştirmek istiyorlar. Entellektüel bir bakış açısıyla bakmak istiyorlar.

Genelde bu ülkede genç kesimin hepsinin hayali de bu galiba. Diğerlerine kendisinin daha entellektüel olduğunu kanıtlama çabası.

O iki unilinin tartışmasının boş yere zaman kaybı olduğu gibi bu düşüncede tamamen öyle. Onlarında hayallerini orada bölmek zorunda kaldım.

"Siz entellektüel olamazsınız" diye araya girdim. Hani bilirlerse gerçekleri sonrasında hayal kırıklığı yaşamasınlar diye. Peki niye olamazlar? Veya bu ülkede entellektüel kişi ortaya çıkma şansı çok ama çok az ondan bahsedeyim.

Entellektüellik sonradan kazanılabilecek bir bakış açışı değildir. İnsanın doğumundan itibaren, bulunduğu ortam ve etrafındaki kişilerin çok önemli rol oynadığı bir başlangıçtır entellektüellik.

Sen doğmuşsundur Kayseri'nin x bir ilçesinde. 13-14 yaşında mahallede maç yapmışsındır ailenin aldığım kramponlar vardır ayağında. Tam eve girecekken annen seslenir. "Ayakkabılarını içeri al oğlum, çalarlar...."

Ayakkabılarını eğer içeri almazsan çalınacağını bilerek büyürsün. Çebine para koyarlar bakkala git derler. 50 kere de öğütlerler. "etiketlerine bak öyle al oğlum, kazıklamasınlar". Eğer kontrol etmezsen kazıklanacağını bilerek büyürsün.

Örnekleri çoğaltacak olursak; sigara içiyorsan herkes içinde paketi çıkarmaman gerektiğini öğrenerek büyürsün. Yoksa otlanırlar. Lisede manitan senin ailenden daha varlıklı bir bir ailenin cocuğunu bulursa onla takılmaya başlar. Paranın insanları değiştireceğini görerek büyürsün.

Komşudan izin almak yerine bahçesine izin girerek erik ağacına dalmayı daha cazip görerek büyürsün, küçük yaşta piyano keman çalan bir cocuk gördüğünde "bunların aileside çok zenti ya keman ne aq" diyerek büyümeyi öğrenirsin.

Matematik çalışan çocuklara "inek ya bunlar" diyerek havalı olmayı öğrenirsin. Kaşlarına çizik attığında cool göründüğünü sanar, ganster gibi dövmeleri havalı bularak, özenerek büyürsün.

Dİnlediğin şarkıların sözlerinde bile mafyacılık vardır. Bunlar yüksek sesle herkese duyurarak dinleyerek büyürsün. Bira içmeyi büyümek sanarak büyürsün.

Gece evine giden kıza laf atmakmakta problem yoktur, o saat de orada ne işi var diyerek büyürsün.

"Sex çok kötü ve ayıp birşeydir" bilgisi ile büyürsün, iki insanın birbirine yaklaşması çok ayıptır etrafındakiler ve senin için ama kurtlar vadisi misali insanların birbirine ateş etmesin, racon kesmesine bayılırsın. Doğrudur bunlar senin için. Dövüşmek, savaşmak, silah kullanmak mertliğin ve delikanlılığın sembolüdür. Ama birbirini seven iki insanın yakınlaşması dünyanın en ahlaksız şeyidir.

Bu şekilde binlerce örnek verebilirim.

Ama gerçek anlamda entellektüel bir alanda herşeye sahip olan aileden doğan cocuk bunların coğunu bilmez. Ayakkabılarının calınabileceği aklına bile gelmez. Notları iyi diye kimse ona inek demeyecektir. Çünkü okuduğu okul ve grupta herkes aynı şekildedir.

Onun için sevgi ön plandadadır. Sevgisini sanatada aktarır ama sana göre o "ılık" olarak nitelendirilen kişilerdendir. Erkek dediğin ağlamaz çünkü sert olur.

Höt der, göt der, emir verir, domal der!

Çünkü toplumdan gördüğün şeylerde doğru olarak sana işlenen bilgiler bunlardır.

İşte bu noktada başa dönmek istiyorum.

Hiç düşündün mü? Belki doğru olarak, haketmiyor olarak düşündüğün etrafındakiler ve çevren.

Belki doğru olarak bildiğiniz çoğu şey aslında doğru değildir. İçinde bulunduğunuz yozlaşmanın farkında belki değilsinizdir.
Vader Yazdıklarınıza katılıyorum lordum ama insanlar bulunduğu cevrenin halkasından çıkarak topluluklar inşa etmiş olmalı. Yoksa herkes bulunduğu çevrede yaşamaya devam etse idi, nasıl; entel, taşralı ve bunun gibi ayrımlar oluşabilirdi ki?
Burada 2. katıldığım nokta özenti durumu özenerek halka dışına çıkılmaz. Kitap okuyarak, film izleyerek, tarihi bir karakteri taklit ederek halka dışına çıkılmaz. Bana göre üretken insanlar bunu başarabilir. Kendi felsefesini bir şekilde edinen insan başarabilir.
dünyanın en basit işlemi formattan bile insanlardan yıllarca yüzlerce lira aldıklarını fark ettiğimden beri nefret ettiğim meslek grubu= bilgisayar tamircileri.
Vader Abi bu nasıl bir yazıdır sanki etrafımı betimlemişsin. Her şey aynı. Bi de burada bu düşünce şekillerine katılmasan da dışlanmamak için, insanlar laf söylemesin diye böyle davranmak zorunda olmak da zor. Kötü diye bize öğretilen davranışların bunu öğretenler tarafından gizli kapaklı yapılması da trajikomik. Bana en çok koyan erkeğin sevgisini belli etmemek zorunda olduğunu düşünmesi, güçlü görünmek zorunda. Kibar davranırsa toplum tarafından kendisiyle ılık mısın diye dalga geçilmesi. Her iki cinsiyete yüklenen belli sorumlulukların olması. "Kadın evini, kocasını çekip çevirmeli, Erkek eve ekmek getirmek zorunda. Bu sorumluluk ona ait." Sevginin zayıflık olarak görülmesi. çok üzücü çok...
Yukarı