Selam, ingilizce kelime kartı oluşturmayı chatgpt'ye yaptıracak bir yazı yazdım. Çok uzun oldu, bu kadar uzun kart olmaz karton lazım diyenleriniz olabilir ve haklısınız. Dileyenler adımlar arası örnek cümleleri azaltabilir veya bazı adımları silebilir. Bir faydası dokunursa ne mutlu bana. sadece en baştaki "..." yerine hangi kelimeyi istiyorsanız mesela run kelimesi olsun. "run" yazmanız yeterli. Benim hoşuma gitti, umarım siz de beğenirsiniz.
Yazdığım metin:
“…” Kelimesiyle ilgili bir kelime kartı hazırlıyorum. Aşağıdaki adımlarda ne yazdıysam onu titizlikle uygulamanı istiyorum. Aşağıdaki tüm adımlarda bu kelimeyi tekrar tekrar yazmamak için “…” ifadesi kullanılmıştır. Yanıta geçtiğinde bu üç noktayı değil, ilgili kelimeyi kendin yazmalısın. Eğer ‘…’ ifadesini cevapta aynen kullanırsan, bu hatalı sayılır çünkü bu sadece talimat içindeki temsildir; cevapta gerçek kelime yazılmalı.
Not: Yanıtta yalnızca adım adım çıktılar yer almalı. Araya açıklayıcı, geçiş cümleleri ya da hangi adıma geçildiğini belirten metinler (örneğin: "Şimdi eş ve zıt anlamlılarla devam ediyorum.") kesinlikle eklenmemelidir. Yanıt yalnızca her adıma ait içerikten oluşmalıdır.
Not: Yanıtta başlık ya da liste olarak “eş anlamlı kelime 1”, “zıt anlamlı kelime 2”, “kolokasyon 2” gibi ifadeler kesinlikle yer almamalıdır. Her eş/zıt anlamlı kelime, kolokasyon sadece kendi ismiyle başlamalıdır. Örnek:
✅ jog (verb):
❌ eş anlamlı kelime 1 (verb): jog
Not: Aşağıdaki tüm adımlarda geçen “koyu harflerle” ifadesi sadece biçimsel vurgudur. Yanıtta bu ifadeyi açıklayıcı metin olarak yazma. Sadece ilgili metni doğrudan kalın (bold) yap. Örneğin: run yaz, ama “run (bold):” gibi ifadeler kullanma.
1. Adım) “…” kelimesini kelimenin türü neyse (adjective, adverb, preposition, conjunction) şu formatta yaz:
“…” (Kelimenin türü) Kelimenin Türkçesi
Eğer bu kelime iki veya daha fazla türde kullanılıyorsa en yaygın kullanılan iki türü
“…” (kelimenin türü) - kelimenin türkçesi
“…” (kelimenin türü) - kelimenin türkçesi
2. adım) Eğer bu kelime fiil değilse bu adımı uygulamana gerek yok. Eğer bu kelime fiilse 1. Adımın altına şu şekilde yaz.
V1-kelimenin türkçesi
V2-kelimenin türkçesi
V3-Kelimenin türkçesi
3. adım) Eğer bu kelime sıfat değilse bu adımı uygulamana gerek yok. Eğer bu kelime sıfatsa bir önceki adımın altına şu şekilde yaz.
Comparative kelimenin türkçesi
Superlative kelimenin türkçesi
4. adım) Bu kelimenin en yaygın kullanılan 1. anlamını şu formatta yaz:
“…”(koyu harflerle): ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi) Kelimenin türkçesi (koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 3 (cümlenin Türkçesi)
5. adım) Bu kelimenin en yaygın kullanılan 2. anlamını şu formatta yaz:
“…”(koyu harflerle): ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi) Kelimenin türkçesi (koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 3 (cümlenin Türkçesi)
6. adım) Bu kelimenin en yaygın kullanılan 3. anlamını şu formatta yaz:
“…”(koyu harflerle): ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi) Kelimenin türkçesi (koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 3 (cümlenin Türkçesi)
7. adım) Bu kelimenin en yaygın kullanılan kolokasyonlarını şu formatta yaz:
KOLOKASYONLAR(koyu harflerle)
Kolokasyon 1(koyu harflerle): ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamasının türkçesi) Kelimenin Türkçesi (koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 3 (cümlenin Türkçesi)
Kolokasyon 2(koyu harflerle): ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamasının türkçesi) Kelimenin Türkçesi (koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 3 (cümlenin Türkçesi)
Kolokasyon 3(koyu harflerle): ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamasının türkçesi) Kelimenin Türkçesi (koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 3 (cümlenin Türkçesi)
8. adım) Bu kelimenin varsa eş anlamlılarını şu formatta yaz:
EŞ ANLAMLILAR (koyu harflerle)
“Eş anlamlı kelime 1 (kelimenin türü)” (koyu harflerle): Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Eş anlamlı kelime 2 (kelimenin türü)” (koyu harflerle): Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Eş anlamlı kelime 3 (kelimenin türü)” (koyu harflerle): Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
9. adım) Bu kelimenin varsa zıt anlamlılarını şu formatta yaz:
ZIT ANLAMLILAR(koyu harflerle)
“Zıt anlamlı kelime 1 (kelimenin türü)” (koyu harflerle): Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Zıt anlamlı kelime 2 (kelimenin türü)” (koyu harflerle): Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Zıt anlamlı kelime 3 (kelimenin türü)” (koyu harflerle): Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle)
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
10. adım) Bu kelimenin en yaygın Prefix veya suffix uygulanan 6 halini şu formatta yaz:
PREFİX VE SUFFİX İÇEREN KELİMELER(koyu harflerle)
“Kelime 1 (kelimenin türü)” (koyu harflerle) : Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle) Prefix: uygulanan ek ya da Suffix: uygulanan ek (yalnızca biri yazılmalı, her kelime için uygun olan neyse o)(koyu harflerle).
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Kelime 2 (kelimenin türü)” (koyu harflerle) : Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle) Prefix: uygulanan ek ya da Suffix: uygulanan ek (yalnızca biri yazılmalı, her kelime için uygun olan neyse o)(koyu harflerle).
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Kelime 3 (kelimenin türü)” (koyu harflerle) : Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle) Prefix: uygulanan ek ya da Suffix: uygulanan ek (yalnızca biri yazılmalı, her kelime için uygun olan neyse o)(koyu harflerle).
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Kelime 4 (kelimenin türü)” (koyu harflerle) : Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle) Prefix: uygulanan ek ya da Suffix: uygulanan ek (yalnızca biri yazılmalı, her kelime için uygun olan neyse o)(koyu harflerle).
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Kelime 5 (kelimenin türü)” (koyu harflerle) : Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle) Prefix: uygulanan ek ya da Suffix: uygulanan ek (yalnızca biri yazılmalı, her kelime için uygun olan neyse o)(koyu harflerle).
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
“Kelime 6 (kelimenin türü)” (koyu harflerle) : Kelimenin ingilizce açıklaması (ingilizce açıklamanın türkçesi)-Kelimenin türkçesi(koyu harflerle) Prefix: uygulanan ek ya da Suffix: uygulanan ek (yalnızca biri yazılmalı, her kelime için uygun olan neyse o)(koyu harflerle).
-Örnek Cümle 1 (cümlenin Türkçesi)
-Örnek Cümle 2 (cümlenin Türkçesi)
ÖRNEK BİR KELİME
run (verb) koşmak
run (noun) koşu
V1koşmak
V2rankoştu
V3runkoşmuş
run: to move swiftly on foot (ayakla hızlı bir şekilde hareket etmek) koşmak
•She can run faster than anyone in her class. (Sınıfındaki herkesten daha hızlı koşabilir.)
•I go for a run every morning to stay fit. (Formda kalmak için her sabah koşuya çıkarım.)
•He ran across the street to catch the bus. (Otobüsü yakalamak için caddenin karşısına koştu.)
run: to manage or operate something (bir şeyi yönetmek ya da işletmek) yönetmek
•She runs a small bakery downtown. (Şehir merkezinde küçük bir fırın işletiyor.)
•They run several successful businesses. (Birkaç başarılı işletme yönetiyorlar.)
•Who runs this department? (Bu departmanı kim yönetiyor?)
run: to flow or spread (akmak ya da yayılmak) akmak
•Tears ran down her cheeks. (Gözyaşları yanaklarından aktı.)
•The river runs through the valley. (Nehir vadiden akıyor.)
•Paint ran down the wall when it got wet. (Islanınca boya duvardan aktı.)
KOLOKASYONLAR
run a business: to manage a company (bir şirketi yönetmek) işletmek
•She runs a family-owned bookstore. (Aile işletmesi olan bir kitabevini işletiyor.)
•Do you know how to run a business? (Bir işi nasıl yöneteceğini biliyor musun?)
•He used to run a car rental company. (Eskiden bir araç kiralama şirketi işletirdi.)
run out of time: to have no time left (hiç zaman kalmamak) zamanı tükenmek
•We’re going to run out of time if we don’t hurry. (Acele etmezsek zamanımız tükenecek.)
•I ran out of time during the exam. (Sınav sırasında zamanım tükendi.)
•They almost ran out of time to catch the train. (Trene yetişmek için neredeyse zamanları kalmadı.)
run for office: to try to be elected (seçilmek için aday olmak) aday olmak
•He is planning to run for mayor. (Belediye başkanlığına aday olmayı planlıyor.)
•She decided to run for office to make a change. (Değişiklik yapmak için aday olmaya karar verdi.)
•Are you going to run for student council? (Öğrenci meclisine aday olacak mısın?)
EŞ ANLAMLILAR
jog (verb): to run at a steady pace (sabit bir tempoyla koşmak) yavaş tempoda koşmak
•I jog in the park every morning. (Her sabah parkta yavaş tempoda koşarım.)
•He prefers jogging to running. (Koşmaktansa yavaş tempoda koşmayı tercih eder.)
dash (verb): to run quickly and suddenly (hızlıca ve aniden koşmak) fırlayıp koşmak
•He dashed to the store before it closed. (Kapanmadan önce dükkâna fırlayıp koştu.)
•She dashed across the street to catch her dog. (Köpeğini yakalamak için sokağın karşısına fırlayıp koştu.)
sprint (verb): to run at full speed (tam hızla koşmak) süratle koşmak
•The athletes sprinted toward the finish line. (Atletler bitiş çizgisine doğru süratle koştular.)
•He sprinted to catch the bus. (Otobüsü yakalamak için süratle koştu.)
ZIT ANLAMLILAR
walk (verb): to move at a regular pace by lifting and setting down each foot (ayaklarla yavaşça hareket etmek) yürümek
•We walked home after dinner. (Akşam yemeğinden sonra eve yürüdük.)
•He prefers to walk instead of run. (Koşmak yerine yürümeyi tercih eder.)
stand (verb): to be in an upright position on your feet (ayakta durmak) ayakta durmak
•She stood at the bus stop for 10 minutes. (Otobüs durağında 10 dakika ayakta durdu.)
•I was too tired to run, so I just stood there. (Koşamayacak kadar yorgundum, o yüzden orada öylece durdum.)
stop (verb): to cease movement (hareket etmeyi bırakmak) durmak
•He stopped running after he got tired. (Yorulduktan sonra koşmayı bıraktı.)
•The runner suddenly stopped during the race. (Yarış sırasında koşucu aniden durdu.)
PREFİX VE SUFFİX İÇEREN KELİMELER
rerun (noun): a program or performance that is shown again (yeniden yayımlanan program) tekrar yayın Prefix: re
•They watched a rerun of their favorite show. (Favori dizilerinin tekrarını izlediler.)
•The channel airs old reruns at night. (Kanal geceleri eski tekrarları yayınlıyor.)
runner (noun): a person who runs (koşan kişi) koşucu Suffix: -er
•He is a professional runner. (O profesyonel bir koşucudur.)
•The runners lined up at the starting line. (Koşucular çıkış çizgisine dizildiler.)
running (noun): the action or sport of running (koşma eylemi) koşu Suffix: -ing
•She enjoys long-distance running. (Uzun mesafe koşusundan hoşlanır.)
•Running is part of his daily routine. (Koşu, günlük rutininin bir parçası.)
outrun (verb): to run faster than someone or something (birinden daha hızlı koşmak) geride bırakmak Prefix: out
•He outran his competitors easily. (Rakiplerini kolayca geride bıraktı.)
•She managed to outrun the dog. (Köpeği geride bırakmayı başardı.)
overrun (verb): to spread over or beyond a limit (bir yeri aşırı derecede kaplamak) istila etmek Prefix: over
•The weeds overran the garden. (Yabani otlar bahçeyi istila etti.)
•The city was overrun by tourists. (Şehir turistlerle dolup taştı.)
underrun (noun): a lower amount than expected or budgeted (beklenenden az olma durumu) eksik gerçekleşme Prefix: under
•The project had a budget underrun. (Proje bütçe açısından eksik gerçekleşti.)
•We experienced a cost underrun this quarter. (Bu çeyrekte maliyet açısından eksik gerçekleşme yaşadık.)