Çocuğun o şekilde doğması kötü birşeye işaret değil Targaryen geni ne yazıkki hasatalıklı bir gen. Ensest evlilikle sonucu tüm kralların bu şekilde özürlü cocukları yada doğarken ölen tam gelişmemiş cocukları olmuştur. Saçlarının sarı (beyaza yakın) olması da albino hastalığına atıfta bulunmaktadır. Yani safkan bir targaryen kusurlu genlere sahiptir.
bazıları bu doğumu kötü şans giib yorumlayabilir ama aslında olan tamamen budur. Alicentin kızınında gerizekalı doğması yine Targaryen geni yüzündendir.
Lucerys'in ölümünü ise bir önceki bölüm spoiler içerisinde anlatmıştım ve bu kitaptaki en harika planı uygulayacak Daemon okumak isteyenler 1107643 şu mesajdaki iç spoileri açabilirler.
Aemondun yaptığı büyük hata rhaenyra targaryen'in tüm fikrini değiştirecek ve Aemon'un hareketyle Dragonlarla Dans başlamış bulunmaktadır.
Hightower'ın getirdiği kağıdı yorumlayacak olursak ilk bölümlerde tarih kitabu çalıştıkları bir sahne vardı orada "lord bilmemne" falan diyordu küçük prenses dalga geçiyordu Alicent ile daha sonra azarı yedikten sonra bildiğinig österiordu veşu sözleri vardı "ve halkına artık kaçmadıklarını göstermek için tüm filosu Güneş Muzrağında yaktı. " sayfayı yırttıktan sonrada eline tutuşturdu "unutmayasın sakın" diye de ekledi.
Alicent bana verdiğğin kağıdı sakladım seni hiç unutmadım diye gönderiyor ama Aemond oğlunu öldürüyor. Kameraya son bakışında ise Rhaenyra unutmaman gereken şey tüm gücümle filonu Güneş Mızrağında yakacağım oluyor. Sayfanın kendisinden çok içinde yazan gerçekleşecek böylelikle.
Ve en beğendiğim sahne High Valorian dilinde Daemon'un söylediği şarkı ve o sahne oldu. Daemon tek gerçek Targaryen, ve kurduğu cümle okadar haklıki. Hürafeler bizi Kral yapmadı, Ejderhalar yaptı. (The dreams did not make us kings, the dragons did it.)
Şarkının sözleri henuız belli değil ama şöyle bir olay vardı bu şarkı değilde şiirsel bir tekerleme gibidi Targaryen hanesine bağlı her kim ejderhasının kulağına ub dizeleri fısıldarsa ejderhasıyla bütünleşir aynı andanefes alır aynı anda ise can verir konsunu anlatıyordu. Yani Daemon bu savaş sonunda kazancaksak birlikte öleceksekde birlikte diye ejderhasına şarkı söylüyor böylelikle onu olduğundan çok daha bir şekilde kulanabilecek tek bir vucut olacaklar.
Zaten bundan sonra dragonuna binerken o üstüne koydukları binek var güvenlik gereğüi düşmemek için. Daemonun onsuz uçtuğunu göreceğiz. Artık ejderhasıyla tek vucutolduğu için hehangi bir koltuğa dagerek duymayacak. Ona komut vermesinede gerek kalmayacak. Sadece düşünmesi yeterli olacak. Onlar artık birbirini incitemez. Khaalesinin GOT 6X4 de Daenerys'in the unburnt olması gibi. Artık Daemon da bir unburnt ejderha nefesi ile yanmayacak.
Ve farkındaysanız Aemond'un ejderi Vhagar onu dinlemiyor. Ne kadar emretsede yapma desede anında parçaladı. İşte şarkı bunu engelliyor. İkiisinin karşılaşmasında Daemon vs Aemond şarkının anlamının ne olduğunu göreceğiz.
Adamsın Daemon.
Ekstra bilgi. Bu bölümün kitaplarda geçen kısmı aşağıdadır. İlgili kitap;
Fire & Blood The Dying of the Dragons - A Son for a Son --- Alıntı ---
Lucerys, küçük çocuk olarak, kardeşi Jacaerys'inkinden daha kısa sürecek aynı zamanda daha güvenli olduğu düşünülen bir göreve gönderildi. Onu Lord Borros Baratheon sıcak bir şekilde karşılamasının beklendiği Fırtına Burnu'na haberci olarak Arrax ile birlikte uçtular.
Ancak Prens Aemond Targaryen, Borros'un dört kızından biriyle evlenmeyi kabul ederek Borros'un kardeşi Kral Aegon II'ye olan bağlılığını elde etmek için Vhagar ile birlikte kaleye çoktan gelmişti. Yuvarlak Salonda Aemond, Lucerys'i yüksek sesle "Küçük Prens Luke Strong, Piç kurusu" olarak selamladı ve üstüdeki ıslaklığın yağmurdan mı yoksa korkudan altına işediği için mi oluştuğunu sordu. Lucerys, Aemond'un hakaretlerini görmezden geldi ve mektubunu Borros'a teslim etti. Lord Baratheon ona Rhaenyra ile ittifak kurarsa Luke'un kızlarından hangisiyle evleneceğini sordu ve ona birini seçmesini söyledi. Luke, kuzeni Rhaena Targaryen ile nişanlı olduğu için bunu yapamayacağını itiraf etti. Borros da bunu zaten bildiğini söyledi ve ona eve gitmesini, annesine Fırtına Burnu Lordu'nun bir köpek gibi itaat metmeyeceğini bilmesi gerektiğini söyledi. Luke ayrılmadan önce Aemond kılıcını çekti ve ona şimdi ödemesi gereken bir borcu olduğunu söyledi. Aemond kayıp gözünün yerine taktığı safiri gsösterdi ve Lucerys'e kendi gözünü çıkarmasını böylelikle gitmesine izin vereceğini söyledi. Lucerys, bir şövalye değil, bir elçi olarak geldiğini söyleyerek onunla savaşmayı reddetti, ancak Aemond, Luke'un gözünü ya da hayatını istedi.Bunun üzerine Lord Borros, elçilerin kanının çatısının altına dökülmesini istemediği için araya girdi ve muhafızları, Lucerys'e, Arrax'ın korkunç bir fırtınanın ortasında beklediği kale avlusuna kadar eşlik etti.
Borros'un kızı Maris, Aemond'la alay edip ona Lucerys'in gözünden hariç taşaklarını da çıkartıp çıkarmadığını sorduğunda Aemond, gözünün yanı sıra öfkelendi. Borros'tan gitmek için izin istediğinde BorrosZöre, eğer bir dövüş olduysa aralarında, bu kesinlikle çok kısa sürerdi. Arrax düştü, kırıldı ve körfezin fırtınalı suları tarafından yutularak can verdi. Başı ve boynu, üç gün sonra Fırtına Burnu'nun altındaki kayalıkların altında bulundu. Prens Lucerys'in ise cesedi asla bulunamadı.
Mushroom'un iğrenç iddiasına göre , Aemond Luke'un cesedini kıyıya vurmuş bir halde bulduğunu ve deniz yosunu yatağında Leydi Maris'e sunmak için iki gözünü de çıkardığını söyler, ancak Baş üstat Gyldayn'ın geçmişe göre bunun olasılık dahilinde bilme olmadığını söyler. Gyldayn ayrıca bazılarının Vhagar'ın Lucerys'i Arrax'ın sırtından kaptığını ve onu bütün olarak yuttuğunu iddia ettiğini belirtir. Hatta bazıları, Luke'un düşüşten sağ kurtulduğunu ve güvenli bir şekilde yüzerek karaya ulaştığını, ancak kim olduğuna dair tüm hafızasını kaybettiğini ve günlerinin geri kalanını basit bir balıkçı olarak geçirdiğini söyler . Ancak Munkun gibi daha meşru tarihçiler bu tür hikayeleri dikkate almazlar ve Lucerys'in ejderhasıyla birlikte öldüğünü belirtirler.
Luke'un ölümüyle, Ejderhaların Dansı artık bir diplomasi meselesi olmaktan çıktı, ateş ve kan savaşınu başlattı. Artık Akraba Katili Aemond olarak bilinen Aemond Targaryen, King's Landing'de bir kahraman olarak karşılanmayacaktı. Kraliçe Alicent'in yüzü soldu ve Anne'nin merhameti için haykırdı . Büyükbabası ve Kral Eli Otto Hightower ise Aemond'a "Yalnızca bir gözünü kaybettin, nasıl bu kadar kör olabildin?" dedi. Ancak kardeşi II. Aegon, Aemond'u evinde büyük bir şölenle karşıladı ve "iyi bir başlangıç" yaptığını duyurdu. Ejderha Kayası'nda Rhaenyra, Luke'un ölümü söylenince bayıldı ve küçük kardeşi Joffrey, Aemond ve Borros'a karşı intikam yemini etti. Luke'un üvey babası Prens Daemon Targaryen, Aegon II'nin oğullarından birine suikast düzenlemek için "Kan ve Peynir"i göndererek ölümünün intikamını karşı tarafın hiç beklememdiği bir şekilde alacaktı. Kral abisinin ölümünden sonra aldığı cesur kararlar ve gözü kara hamlelerle birlikde Daemon, asla kral olamamasına rağmen tüm krallardan daha güçlü, zeki ve gözü pek olduğunu ejderhaların dansında herkese göstermiş ve efsane ölümüyle binlerce yıl akıllarda kalacak bir lider haline gelmiştir.
Şarkı söylediği ejderha Vermithor değil mi? Uyanıp savaşa hazır olması için yapıyor bunu. Caraxes e eğersiz binme olayı sanırım çok çok ilerilerde göreceğimiz tek seferlik bir olay. Yanlış hatırlıyorsam kusuruma bakmayın.
Morealis burdansonra bir kez dragona binecek onda aemond ile karşılaşacak zaten. Hightowerlar 7 krallıktansaldırmak için çıktıklarında dragonlarla kale ele geçirilip kral tahttan indirilelcek daemon oprada hiç durmayıp devamedip Aemond iğle karşılaşacak. Başak dragonlu bir sahne yok.
Ben şarkı konusunda sadecefikri yürüttüm böyle bir birleşme şiiri vardı. Hadi Fatihin Baeleryonu bu sekilde ettii söylenir kayıtlarda gii bi dize hatırlıyorum. Ordan bunu u şekilde uydurmuş olabilirler diye bi an düşündüm. Doğruluğu kesin değil yani.
O şarkıyı kendi ejderhasına söylemiyor sakinleşsin diye binicisi olmayan Vermithor'un yanına gidiyor zaten ejderhanın kafasından ve gözünden kendi ejderhası olmadığını görebiliyoruz. Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam o ejderha Vhagar'dan sonra yaşayan en büyük 2. ejderha diğer büyük ejderha da vahşi bir şeydi ejderha kuyusunda bulunuyor orası yıkıldıktan sonra kaçıyordu
MrStark o ejderhanın bir olayı var Khaalesinin ejderhalarının anesi olabilir. Daemon gizli gizli yumruta çıkarıyor bir kaç bölümdür. o ejderhadan birşeye bağlancak olay.
Vader Lordum bu ejderhayı daemon binici arıyor ve buluyor fakat sonra ihanet edip yeşillere katılıyor yani hikayede önemli bir yere sahip ama dizide değiştirirler mi bilmiyorum. Diğer sahipsiz ejderha da cannibal vhagardan sonra en büyük ejderha ama yavruları filan yiyor çok vahşi ejderha kuyusu yıkılınca da kaçıyor onun bir işlevi yok ama belki dizide kullanırlar
Vader Dizide yumurtlalarla birlikte kendisini yaktığı için bir mucize olarak görülüyor ben kitapta buna benzer başka olay okumadım. George martin de targaryenlerin ateşe karşı bir bağışıklığının olmadığını defalarca kez söylemişti.
MrStark hayır git ilk volumlere 1. Sezona abisi khal dragoya rerero yaptığı sahnede Drago altını eritir kafasına döküyordu ve oluyordu orada sonra khaalesi diyorduk o gerçek bir ejder değildi yoksa yanması ateş onu yakmazdi diyor yani ilk sezondan beri var bu olay.
MrStark nerden biliyor o zaman ateşin ejder binicilerininyakmayacagini burası garip degilmi yoksa böyle bir cümle kullanmaz yanlislikla ateşe girince aaaa yanmiyormudumm demesingerekirdi ama ilmnbolumden beri iddiasını surduruyor
Vader Garip olan da bu zaten yazar kendisi söylüyor targaryenlerin ateşe karşı bağışıklıklarının olmadığını belki dizide değiştirip daemon veya rhaenaryı'da bu şekilde sunabilirler. Aegon rhaenaryı ejderhasına ham yaptırıyor belki ilk yakmaya çalışır daha sonra baktı yanmıyor yedirir mesela 😁
MrStark aslında kitapta çok ufak bir püf nokta var. Demir taht. Bir söylentiye göre Demir taht ejderha olmayan targaryeni keser her geçen gün üstümden insin diye daha da yaralarmis. Bkz viserys.
Daemon oturdu mesela öylesine oturmuş olsa bile kesmedi. Rhaenarys de oturacak ele geçirince krallığı ve oturduğu gibi taht onuda kesicek salondaki herkes bunu görecek ve uğursuzluk olarak nitelendirdi. Rhaenarys in yanma olayını buna bağlayabilirdi örneğin.
hatta krallık targaryenlerden gidince taht herkesi kesmeye başlıyor bu yüzden kenarındaki kılıçlar falan herşeyi kaldırıp sade bir taht haline getiriyorlar game of thrones deki gibi.
norway ben iphone 14 fiyatından çok 13'e şaşırdım. 600 dolara inen telefon fiyatı Türkiye'de yükseldi. 13 Pro ve 13 Pro Max'i de kaldırmışlar mağazadan. Bir şey diyemiyorum gerçekten
ahguloglu minimum 16 gb gerekli. photoshop tek başına yiyor 16 gb i mesela. yanında premier pro kulanman gerekse photoshopda görsellri hzırlayacksın sonra photoshopı kapataksın premier pro açıp öyle yapacaksın ikisi yanı anda 16gb yetersiz örneğin. ben 128GB ram kullanıyorum evbilgisayrımda.
ziyazn Temel öncelik elimdeki bir sermaye, sermaye olduğu için değer kaybetmemesi. Sonrasına gelince, telefonu çoğunlukla kamerası için kullanıyorum. Görünürde var ama dişe dokunur bir gelişme var mı diye inceleme bekliyorum.
onurkorkmaz hocam sana bir tavsiye kendin anlamıyorsan başkalarının incelemesine güvenme git bak telefona al eline eğer anlamıyoran bu işten orada incelediğinher video reklam videosu firmadan para alıp yada ğürün alıp çekiyorlar. adam 2 tane iphone 14 pro max hediye gelmiş sanıyor musun sen kötü bu diyecekler.
Vader herkese güvenmiyorum zaten. Koray Birand derinlemesine inceliyor eksi artı ne varsa söylüyor zaten. Şahsi ilk izlenimim 15 i beklemek lakin sermaye olması bakımından 14 'ü düşünüyorum temel öncelik açısından.
onurkorkmaz başkanım zarar elbet edeceksin bu altın değilki değerini korusun çünkü odediğin şeyin yarısı vergi yapacak birşey yok. zararsız kalmak istiyorsan benim sana tavsiyem 8 10lira bandında güzel bir android telefona geçmen emin iphone un çok bi artısı yok. Foto mu çekmek stiorsun alalım sana bi Leica M10 ne iphone muş ne başkabirşey hiç biryerini tutamaz. Değerinide asla kaybetmez.
onurkorkmaz DSLR ların yapamadığını yapıyor fotonun en üst segmenti o M10 . ve kucuk olması mükemmel heryerde çıkar çek bede var zamanında 23.000 tl yealdım çok rahatım :)
Kimseye güvenme, ilk başlarda müdürlerin ve üstlerin hiçbir hatana kızmıyacak anlayışla karşılıcak ancak bu böyle devam etmicek. 1-2 ay sonra herkes gerçek yüzünü göstermeye başlıyacak.
bilmiyorum arkadaşlar neden bu kadar olumsuz bakmış ama tamamen şans meselesi. karşına iyi insanlar çıkarsa çalışacağın yer çile haline gelmez. güzel ortamın olur. işini de keyif alarak yaparsın.
Yoğun zamanlarda iş stresinden kaynaklı olarak insanlar bazen kaba olabiliyorlar. İyi insanlar olsalar da bir anlığına olduklarından farklı davranabilirler. Örneğin ben çocukken lokantalarımız vardı orada babama yardım ederdim. Yoğun zamanlarda çalışanlar aynı anda 3-4 işe birden koşmaya çalıştıkları için bir anda araya girdiğinde agresif olabiliyorlar. Daha sonra çalıştığım yerlerde de aynı şeyi gözlemlemiştim. Ona dikkat edebilirsin. İnsan sonuçta sinirine her zaman hâkim olamayabilir. Senden sonra özür diliyorlarsa iyi insanlardır muhtemelen. Onları çabuk yargılama.
İyi bir barista ne yapar? sipariş fişi önüne gelen içeceği en hızlı aynı zamanda şekli ve görünümü bozulmayaycak şekilde hazırlar. Verilen eğitimi iyi almaya bak. Eğer kasa önünde müşteriler birikiyorsa bu senin suçundur. yyeterli zamanda hazırlayamadığın için gelen ile içecek bekleyen kişi sayısı nı amorti edemeycek bekleyende yyığılma olacktır. Bu başına dert açacaktır.
Çok hızlı olmakta iyi değildir. Eğer çok hızlı olursan bu sefer yyapman gereken işin normal hali bu hızmış gibi düşünülür ve herkesden bu beklenir buda çalışma arkadaşlarının sana açıkça uyuz olması anlamına gelir. daha fazla para kazanmayacaksan bir işi her zaman normal süersind tamamlaman gerekir.
Yeni gireceğin için tüm işi sana yıkacaklar yoğun bir tempon olacak. insanlarla iyi anlaşmaya calışki akşama kadar en azından sohbet edeceğin iş arkadaşların olur. Bir de gereğinden fazla samimiyet başa bela derler . Bu cümleden ne anlıyorsan onu uyygularsın işte.
Allah kolaylık ve sabır versin. önünden geçerken bile cins zuppe tipler dikkatimi çekiyor orada çalışana sabırlar dilerim. genel olarak daha önce bu iste tecrübem oldu. kimseyle gereksiz samimiyet kurmamaya çalış.
mesainden önceki bulasıklarla uğrasma, bar dısı temizlik seni ilgilendirmiyor, bar sana nasıl bırakılıyorsa öyle bırak, birileri iş dedikodusu yapma ayagına seni dökecektir herkesin arkasından iltifat et, geri dönen sparişi değiştirmekle vakit harcama genelde tadına bakmadan değiştirtiyorlar, buzlu içeceklere her zaman az buz koy (bardagı verdigin gibi tekrar buz eklettireceklerdir) fazla işe karışma, herkes kendi istasyonunda kendi işini yapmak zorunda kimsenin buyurdugu işe atlama hayır de çekil, müdürünü her zaman merkeze bildirebileceğini unutma (açığını bulursan fazla işten kurtulursun, mimleniyorlar) sütü yakma , mümkün mertebe dolapta tut arkadasların "aga bosver koy suraya kolay oluyor" diyecektir oyle çomarlara bakma. Art atmak için harika bir yer bardaklar kapalı, her spariste dene, Orda işi öğrenip çık bide çünkü bir baristanın en kötü çalışma şartlarını barındırır şirket . barda ki hiç bir seyin yerini deiğştirme,titiz ol yuzune ve sacına dokunma, sevmedigin ayakkablıarını/ kıyafetlerini giy (süt dökülünce berbat kokar sıcakta) bezlerini karıştırma
Olur da 3-5 ay sonra çıkacak falan olursan erkenden haber vereyim de mağaza mağdur olmasın, yerime birini bulurlar düşüncesine girme. Ben 2-3 aylığına Bursada bir starbucksta baristaydım. Çalıştığım iş arkadaşlarımı ve işi genel olarak baya sevmiştim, ayakta durmak fiziken seni çok yormuyorsa iyi bir iş çünkü molan dışında sandalye yüzü görmen imkansız 7 saat aralıksız ayakta yapılan bir iş.
Genel olarak Starbucksta iş kısımları şöyle; 1- Arkaya gitmek denilen bulaşık, mağaza müdürü ve supervisor(vardiya şefi) dışında herkes yapar, gocunacak bir şey değil hatta yeni giren için arkaya gidip sessiz ortamda kafa dinlemek rahatlatıcı oluyor
2- Mağazaya çıkmak denilen, elde siyah plastik sepet ile misafirlerin boş içeceklerini toplamak, bu da yine sırası gelenin yaptığı rutin bir şey, çekinmemeni öneririm. İlk başlayan için milletin boşunu artığını toplamak gibi hissettiriyor ama sonrasında o misafirlerle arkadaş olduğun için masaya gittiğinde sohbet döndürüyorsun, sepeti sağlam tutup düşürmedikçe sorun yok :D
3- Tabii ki giren herkesin sadece tek yapacağını zannettiği main iş, içecek hazırlama. 2-3 hafta sonunda tüm tarifler aklına oturmuş elin hızlanmış, bara alışmış oluyorsun. Zaten 1 aya falan da kasa kartını çıkartıyorlar, sipariş alıyorsun. Kasada biraz sosyal yeteneklerini geliştirmen gerekiyor. Gelen misafire güler yüz, içecek tavsiye etme, ekstra ürün kitleme vs vs.
4- Temizlik, bu temizlik bulunduğun mağazanın içinde tuvalet olup olmamasına göre değişir. Bizimkinde vardı. Tuvalet kağıdı değiştirmek, çöp kovası boşaltmak, ayna silmek, yere kusan sıçan biri olursa moplamak bunların hepsi baristanın görevi. Ayrı bir temizlik görevlisi yok, orda herkes aynı herkes her işi yapar. Yine gocunmanı gerektirecek bir şey değil, sonuçta o mağazada bir vardiyede 3 kişisiniz, sorumluluk sizde, yapılacak ne iş varsa kim boştaysa yapar.
Gelelim işin benim için tatsız kısmına, mobbing. 2 yada maks 3 aya çıkacağımı söyleyerek girmiştim, bölüm değiştirdiğim için bu süreçte çalışacağımı sonrasında üniversiteye devam edeceğimi söylemiştim girerken fakat ay sonunda çıkacağımı hatırlatayım da yerime birini bulacaklarsa bulsunlar, insanlık yapalım dedik aksine mobbing başladı. Barın içindeyken bir anda bardan çıkarılıp "git sen mağazaya çık" demeler, sürekli bulaşığa göndermeler, normalde herkesin shiftinde 2 kapanış varken sana 4 kapanış yazılması. Kapanış her zaman sıkıntıdır çünkü herkesin çıkmasını rica eder beklersin, bir de üstüne 1 saat tüm mağazayı baştan aşağı temizlersin. Bunları görünce normalde çıkacağım tarihten 1 hafta önce gittim mağaza müdürüne açık açık adaletsizlik yapıyorsun, mobbing yapıyorsun diye konuşma yaptım. Bana bir baba edasıyla 35-40 dk falan konuşma yaptı şakasız, hatta mesaideydim işte, vardiye arkadaşları gelip gidip kontrol ediyor bunlar dövüşmesin birşey olmasın içerde diye. Kısaca "yok bak öyle yapmadım, aslında şöyle, sen şöyle anlamışsın" tadında bir açıklama yaptı bana. Bunun sebebi de çok açık, ben o mağaza müdürünü gidip Bölge Müdürüne mobbingten şikayet etsem, inceleme yapacaklar başına ekşiyecekler. Starbucks bu tarz konularda çok titiz, 2 haftada bir mutlaka müşteri şikayetinden mail gelir mağazaya, baya da korkuturdu bu mailler. Bazen de sahte müşteri yollarlar, karmaşık bir içecek yaptırır, mağazaya puan verir, çalışanlara puan verir. Neyse bu olaydan sonra ertesi gün gitmedim, işi bıraktığımı belirtip teşekkür ettim. İş arkadaşlarımla da 1 haftalık onları zora soktuğum için helalleştik, vedalaştık. Benim maceram bu şekildeydi, ben bu tatsız olayı kesinlikle kişi bazında değenlendiriyorum, iş arkadaşlarım çok iyiydi, çalıştığım ortam gayet güzeldi, diğer mağazalardan tanıdığım melek mağaza müdürleri de vardı. Şimdiden hayırlı olsun :)
batuhankrmn müdür de haklı aslınd ben müdür olsam aynısın yyyapadım sonucta cıkacaksın sana kooaylık sağlamaktans son ayyyında işleri sna kitler diğer mağaza clışanlarının rahatlamasını sağlardım. ani sana emek harcamsına grek yok artık. Mobbinge girer mi bu girer ama çıkacak adamla devam edecek adam arasındada bi fark olması lazım.
Sende 1 hafta önce çıkarak elemanların rahatlığını geri almışsın işler fifty fifty olmuş zaten :) Starbucks gibi bir yede işten cıkacağınızı 1 ayy önceden söyyylemenize gerek ok abi o kadar değerli eğilsiniz gerçekten hani sizin yerinii doldurmaları 1 saat en fazla surer. Kendinizi düşünün biraz.
Sanki ordinartyys prof. chai tea ustası değilsiniz 1 ay önceden haber vercen şimdi bunlar bulamazlar benim gibisini gibi :)
batuhankrmn evet işe girerken baristanın yapıcağı işleri genel olarak söylemişlerdi. gelen malları taşımakdan temizliğe kadar hepsini yapıcağımj bilerekden kabul ettim sorun değil benim. icin umarım bahsettiğin tipte insanlarla karşılaşmam birazda şans meselesi maalesef Vader evet gerçekden gidenin yerini bir saatte dolduruyorlar giriceğim yere 2000+ başvuru falan vardı
iş hayatında başarılar dilerim hocam, iş yüzünden yaşadığın sorunların mentalini bozmasına izin verme, eğer bu konuda zorlanıyorsan bir süre çinko vitamini alabilirsin.
Herkesle mesafeni dengelemen çok önemlidir. Güleryüzlü olmaya özen göster. Yarın ömür gün yardımına ihtiyacın ola bilecek kişilere extra yakın olmaya çalış ki, farklı özel olduklarını görsünler ve ihtiyacın olduğunda yardım etsinler) Müşterilerle net ve kısa ama bir o kadar da samimi doğal konuşmaya çalış, lafı uzatıp işine engel olmasınlar. Zor durumda kalmamaya ama kendini de sevdirmeye çalış. En önemlisi nolursa olsun keyfini bozma, kendini işin gerçekten bir parçası olarak gör, işini ve ya kendini küçük, değersiz görme. O bataklığa girersen çıkması zordur. Motivasyonun kalmaz. Neyse işte çok da şey yapma, takma kafana. Hayırlı olsun, inşallah güzel bir tecrübe yaşarsın
Friends Reunion'unda duygulandım tabi ki ama bu nedense çok ayrı çarptı beni şu an. Alan Rickman ve diğerlerinin gösterildiği sahneler ve özellikle Hagrid abimiz Robbie Coltrane'in "Ben maalesef burada olmayacağım ama Hagrid olacak" demesi. Harika bir yapım olmuş!
