Varoluşumuzun temelindeki bazı soyut kavramları kesip atmak isterdim. Zengin insanların varolabilmesi için fakir insanların olması gerektiği, başarılı insanların etrafındaki başaramayanların sayısınca ödüllendirildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bir şeyin varolabilmesi için zıttının olması gerekmesi, gerekmiyorsa bile bizim öyle düşünmemizden veya kaynağı ne olursa olsun bu dualite ya da ikililik keşke olmasa. Sonsuz dünya barışı gibi bir durumu tanımlarken bile barış için savaşın olmaması gerekiyor. Savaşın olmamasını kabullenmek bile savaş diye bir şeyin varlığını kabullenmek anlamına geliyor. Bu da bir barış ima ederken savaşın olabilme ihtimalini yaratıyor.
Hayalim iyi insanlarla dolu bir cennet değil çünkü iyi insanları tanımlayabilmemiz için kötülüğün varlığını kabul etmemiz gerekiyor. O yüzden bu soyut ilişki kesilip atılsa bir şekilde belki herkesin iyi olmadığı ama kötü de olmadığı, hiç değilse hiçbir çocuğun ağlamadığı bir dünya varolabilir. Bu dünyada belki hiçkimsenin özgür iradesi olmayacak veya herkes robot gibi olacak bilmiyorum. Bedeli ne olursa olsun bence ki bu benim en içten fikrim, bu kadar acı dolu bir dünyada, çocukların öldürüldüğü, insanların sömürüldüğü, yalancı barışlarla ufak bir azınlığın refahı için çoğunluğun sefalet çektiği bir dünyada kimsenin mutlu olmaya hakkı yok. Burda kendimle çeliştiğimi kabul ediyorum ve ben de mutlu olmayı istiyorum, kendim için çabalıyorum. Ama erdemli ve iyi bir insan olduğumu düşünmüyorum. Neticede en alttan en yukarı 8 milyar insan hak ettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Çok ufak bir azınlık dışında bu dünyayla sorunu olan yok. Bu dualiteyi kesip atmak yeterince düzeltir mi onu da bilmiyorum.
Belki de insan nasıl yapılacağını bilmediği bir şeyi hayal etmemeli. Ama ne yazık ki hayal gücümüz başarabileceklerimizin sınırını hep aştı. İçimde biriktirdiğim nefreti kustum ve konu dışına da çıktım ama dürüst düşüncelerim bunlar. Bunca ölüm, insan bu nefret karşısında napsın?