Şu an için Türkiye'de makro ekonomik çözüm yollarından biride laffer eğrisinin ispat ettiği gibi vergileri düşürmenin istihdamı arttırabileceği tezini uygulamaktır. Tabii kamu harcamalarını da düşürmezsek bütçe delik deşik olur ki bu kamu harcamalarını düşürme olayı da bize uymaz, oy sübvansiyonu uygulanıyor ülkede baştakiler bu kardeşinize oy verin nasıl uğraşıyorum lobilerle demekle, aç kapa ayasofya falan da kurtarmaz yani.
Bu laffer abimiz bir dönem amerika'nın jön başkanı olan ronald reagan'a danışmanlık yapmış arz yanlı iktisat okulunun temsilcisi bir abimiz. Der ki halk ağır vergiler altında eziliyor başkanım, bakın burası çokomelli, gelin şu vergileri düşürelim, üretici üretmiyor çoğu vergiye gidiyor diye marjinal maliyetin marjinal gelire eşit olduğu nokta vardır o eğrinin tavan noktasına kadar vergiyi etkin bir şekilde toplayabiliriz sonra her şeyde olduğu gibi azalan verimler kanunu devreye girer ve ürettiğimin zaten çoğuna devlet çöküyor diye üretim olmaz, meritokrasi olmaz, arz olmaz, talep olur mu arz olmadan der, say kanununa selam çakar tabii keynesyen iktisatçılar şok. Demir leydi Thatcher da aynı dönem bu politikaları uygulamış mesela.
Tabii onları taklit eden ülkemizde Özal'ımız vardı eskiden. Onun döneminde serbest piyasa ekonomisine geçişin 24 ocak kararlarının temelleri atıldı ama denetim sistemindeki yetersizlikler ve toplumun yapısına özgü sebepler, misal hayali ihracatların ortaya çıkması, falan filan gelişmiş ülkelerde uygulanan bu politikasının Türkiye'de kötü bir taklidi olarak literatürde yer aldı arz iktisadının çözümleri.
Benim fikrime gelince ben kamusal seçiş ekonomisine daha yatkınım. Hatta Anayasal iktisat. Seçtiğimiz politikacılar birer devlet memurudur. Kafalarına göre, oy beklentisi içinde harcamaları istediği gibi yapamazlar. Tabii bizim genlerimizde itibardan tasarruf olmaz anlayışı olduğu için bisiklete binen başbakanlar hiçbir zaman olmaz bu ülkede köklü bir zihniyet değişimi olmadıkça.. Anayasal zeminde belirli harcama kısıtlamaları halkın yararına ve refahına göre düzenlenmesi gerekiyor bu görüşe göre. Milli gelirin yüzde bilmem kaçı kadar borç yapabilirsin, denk bütçe ilkesi vs. denir. Yani mali anayasa anlayışı. Geleneksel ve genel kabul görmüş ilke ve kurallar oluşturur. Çünkü; seçmenler “Fayda Maksimizasyonu”, siyasal partiler “Oy Maksimizasyonu”, bürokrasi “Bütçe Maksimizasyonu”, çıkar ve baskı grupları “Rant Maksimizasyonu” peşinde koşarlar.