Kardeş, öncelikle şunu unutma; adamlık madamlık falan diye bir şey yoktur. Bunlar ataerkil toplumun erkeklerinin ve onlara biat eden kadınlarının uydurduğu cinsiyetçi bir kelimedir. Ne zaman böyle kelimeleri kullanan insanları görsem ki görmemezlikten gelirim, karakteri yoktur böyle bir vasıfla kendine etiket bulur.
Maskesi hümanist etikçidir, gelir çevresinde namus duyarı kasar, işleri çıkarlarının başında nöbetçi tetikçidir, her yerde mutsuzluk yayar, her şeyde hazımsızlık duyar, bağırsaklarında bir kötülük öğretisi belirir, belki kendi ruhsuzluğuna bir psikiyatrist, bir günah çıkarma ayinidir.
Kendisini doğuştan gelen sıfatlarla tanımlayan insanlar, kimisi bunu diniyle yapar, kimisi ırkıyla kimisi tuttuğu takımıyla, hepsi kendine kapitalist, ötekine sosyalist, cüzdanı belki kabarık ama dünyası işret salonlarıdır. Duruşları muğlak, sayfaları virajlı, pistleri kaygan, tabanları çatlak yeni Türkiye'nin insanlarıdır bunlar ama ortaçağ Avrupası’ndan fırlamışçasına da soğuk ve uzaktırlar.
Bir insanın bir insanda varlığını bâki kılan şey ise unutma, düşmanlığıdır. Hatırlamak istiyorsan acı çek, hatırlanmak istiyorsan acı çektir, katilini unutmazsın içinde katletmeden. İnsanlar bulmuş olsalar bile yabani bir meraktan inançlarını kaybettikleri için telafisi olmayan bir boşluktur aramak onlarda, basit bir el alışkanlığı. Kızın davranışlarını böyle değerlendir. Seninle ilgilense bile bu ilgi canlıların sık sık kendilerini acıdan korumak için uç davranışlar sergilediği gerçeğiyle olabilir.
Adamlık şudur diyenlerle muhatap bile olma. Bunlar bir araya gelerek ruhlarındaki zehri olabildiğine alenen, birbirlerinin en hassas damarlarına enjekte ederler, yıllanmış bir hazımsızlığı bir damardan diğerine aktarmak suretiyle arınmaya.
Unutma, bir anda değil, zaman içinde sabitlenir ve sabitletiriz kendimizi sahiplenerek, sahipleterek. Zaman aşımına uğramaktan başka insanlar gibi insanı boğarak değil, hür bırakmakla korunuruz.
Bazı sorular vardır ki kritiktir. Hücumunu çağırmadan pusudaki vahşetin, orada sırayla okunmayı bekleyen gerçeklerin önce tek bir ince kıpırtıyla fark edilmesi gerekir. Bir koku, bir rutubet. Bir başlangıç. Küçük bir şeydir beklenen. Herhangi bir soru. Sadece tek bir şey sorsa. Tek bir adım atmış olsa hiç olmazsa şüphenin henüz pek de muhafazakar olmayan o ilk basamağına, gerisi çorap söküğü gibi gelebilir. O zaman her şey daha da kolaylaşır. Sormuyorsa. Belki de sorarsa bir tepki vermesi gerektiğini biliyor ve bunu göze alamıyordur.
Bir insanı hayatının merkezi yapma. Böyle çok kısa ilişkiler, uzun çatışmalar, iki günlük şeyler çıkmaz sokaklar, sadece vücutlar, resimler, fotoğraflar, filmler, ara sıra hayaller, niyetler nefesler, kafesler, çok ruhlar, çok tenler, çok kıpırtılar, çok seslerden geçeceksin ve pek nadir aşklar arada olacak aynı limonu tatlıda görmek gibi.