Olağan üstü bir iş. son zaamanlarda içinde bulunduğum psikoloji bu şekildeydi, her şey zor ve kötülükler üst üste gelmiş gibi hissediyordum. Almanyada öğrenciyim, annem babamdan 3000km uzakta, hesabımda ki para 20 gün yetecek kadar var sadece, üniversite zor ve eğitimim iyi gitmediği için bir sürü plan düşündüm kafamı patlattım, sigortaya 1000€ ödemem var bu ay içerisinde, işim yok. Dedem ölüm döşeğinde ve uçak bileti alıp gidecek param yok.
Agnostik biriyim, inancım çok yok. son zamanlarda her şey kötü gidiyor diye düşünürken akışa kapılmayı ve hayata temaşa ile bakmayı öğrenmeyi deniyorum. Yorgunluğumdan keyif almaya, zorlukların eğitici olduğunu düşünmeye, ölümün yaşam denilen şeye anlam kattığını düşünmeye zorluyorum kendimi. (Birde gerçekten şükür etmeyi öğreniyorum.) Ölüm çok yakın ve şuanda keyif almıyor olmak çok acınası bir durum ve bu beni üzmeye başladı. Hayattan keyif almadan sadece sinir stres yaparak yaşamaktan sıkıldım, olmasını istemediğim şeylerin olmamasından sıkıldım. Elimde hiç bir şey yok ama tek şeyim var o da ben. "Kendinden başka kimseye güvenmemelisin," elimde kendimi değiştirecek gücüm var ve uğraşıyorum. Yol yokuş aşşağı giderken ve sen tek tekerleği kalmış bir bisiklet ile sürüklenirken kafanı o yokuştan aşşağı inerken bir kaldır ve karşında ki manzaraya bak. Arada bir de olsa sadece o ölümden 5sn önce ki manzarayı izle...
Benim içi Kevin Spacey'nin en güzel filmi.