Evet yine animenin genelini anlamadığı için sonunu da anlamayanlara özel amme hizmetimiz başlıyor. Öncellikle bölümümüzün ismine bakalım ''The Real Monster'', bu ''real monster'' ne ola ki diye bir düşünmeniz isteniyor değil mi? Peki Johan'ın bu bölümde açıkladığı, gözünün önünde bir canavarı gördüğü olay ne? İkizlerden birini seçerek onun hayatına diğerinden daha fazla değer gösteren annesi. Peki bir önceki bölümde duyduğumuz ve Johan'ın tüm seri genelindeki en ünlü sözü ne? Böyle olunca parçalar oturuyor değil mi? ''Monster'' hiçbir zaman bir kişi değildi, insanların hayatına eşit değer vermeyen herkes birer canavardı.
Johan da herkesin bir ''canavar'' olduğuna inanıyordu, bu yüzden son anda Tenma'nın onu öldüreceğini hesapladı. Ama hayır Tenma zaten daha ilk bölümden yaşamın eşitliğine ne kadar inandığını bize kanıtlamıştı ve burada da Wim ile Johan arasında kalmasına rağmen Johan'ı vurmadı.
Peki son sahnede neden bomboş yatak görüyoruz ne alaka gevgevgev? Hemen dedektif Lunge'nin şu sözünü hatırlayalım; ''Someone was here, and nobody can do anything without leaving some sort of trace of themselves. If there were such a person, he could hardly be considered human.'' Yani abim bir noktada diyor ki arkasında iz bırakmayan adam insan değil canavardır. Ama son sahnede Johan'ın yatakta biz iz bıraktığını görüyoruz. Bu da bize onun artık bir canavar olmadığını gösteriyor (ölmüş olsa da olmasa da).
Tabii bunlar kesin doğrular olmamakla beraber benim görüşler bu yönde. Lunge'nin sözünü de başka platformdaki bir yorumdan gördüm, eklemek istedim. Bıraksak konuşulacak çok şey var ama şimdilik yeto. Mükemmel bir seriydi, zaten Naoki Urasawa'dan da aşağısı beklenmez. Bu seriyi beğenenlerin Urasawa'nın diğer mangalarına koşarak atlamasını öneriyorum.