nobel edebiyat ödüllü yazar (bkz: svetlana aleksiyeviç) 2015 yılında ödülü aldığı gün bir konuşma yapıyor ve o konuşmasındaki metin dizide de işleniyor.itfaiye eri ve eşinin olduğu bölümler kastettiğim.çok hoşuma gitti bu durum.
''çernobil nükleer santrali’nin yakınlarında yaşıyorduk. ben büfede çalışıyordum, çörek pişiriyordum. kocamsa itfaiyeciydi. yeni evliydik, pazara bile el ele gidiyorduk. reaktör patladığı gün, kocam nöbetçiydi. çağrıya sırtlarında gömlekleriyle gittiler, ev giysileriyle. nükleer santralde patlama olmuştu ve hiçbir özel kıyafet vermediler onlara. böyleydi işte bizim hayatımız, biliyorsunuz. bütün gece yangını söndürmeye uğraştılar ve hayatta kalmalarına imkan vermeyecek kadar çok radyasyona maruz kaldılar. sabahında uçakla moskova’ya götürdüler hepsini. akut radyasyon hastalığı… insan ancak birkaç hafta yaşayabiliyor. benimki güçlüydü, sporcuydu, en son o öldü.
moskova’ya vardığımda bana ‘özel bir bölmede yatıyor’ dediler, ‘oraya kimseyi sokmuyorlar.’ ‘ben onu seviyorum’ diye yalvardım. ‘askerler bakıyor oradakilere, sen nereye?’ dediler. ‘seviyorum.’ beni ikna etmeye çalıştılar; ‘o artık senin sevdiğin insan değil, zararsız hale getirilmesi gereken bir obje. anlıyor musun bunu?’ bense hep aynı şeyi söyleyip duruyordum, seviyorum, seviyorum.
geceleri yangın merdiveninden yanına çıkıyordum, ya da hasta bakıcılara para veriyordum beni içeri bıraksınlar diye. bırakmadım onu, sonuna kadar yanındaydım.
o öldükten birkaç ay sonra, kızım dünyaya geldi. sadece birkaç gün yaşadı. onu ne çok beklemiştik… bense öldürdüm onu. kızım beni kurtardı. tüm radyasyonu üzerine aldı. minicik şey, yavrum… ama ben onların ikisini de sevdim. sevgiyle öldürmek mümkün mü ki? neden bu kadar yakınlar, sevgi ve ölüm? hep yan yanalar. kim açıklayacak bana? şimdi dizlerimin üstünde, mezarlarında sürünüyorum…''