yöneticisinin kendisini tanrı zannettiği, altı üstü aylık yüz lirayı kurtaracaklar diye değişik triplere giren bebetoların toplaştığı site.
banlamak için öldürmek fiilini kullanıyorlar
geçen bir yorumda asker olduğunu söyleyen kişi, 'geç yazıyorum lordu, kusura bakmayın askeri personel olduğum için sık sık girip size cevap yazamıyorum' dedi. mk sanki karşısında kara kuvvetleri komutanı var.
Elflerin Orta Dünya'da varoluşu daha doğrusu silinmeyişini borçlu oldukları bir karakterdir.
Doğu ve Batı arasındaki büyük ayrılığa ilkönce Anadolulu tarihçi Herodot işaret etmiştir. Goethe "Batı-Doğu Divanı" adını verdiği eserinde Hafız'a ithaf ettiği bir şiirde Doğulu olmanın özelliklerini güzel ve ilginç bir şekilde dile getirmiştir. Atatürk Doğulu olmayı "bir lokma bir hırka ile yetinmek" ve "öteki dünya"ya bağlı olmak anlayışı ile tanımlamaktadır.
Ele aldığımız sorun tarih boyunca incelenirse Doğu ile Batıyı birbirinden ayıran nedenlerin hepsini birden kapsayan ana etkenin özgürlük olduğu görülür. Gerçekten Doğu binlerce yıl genellikle özgürlükten yoksun kalmış, buna karşılık Batıda söz ve yazı özgürlüğü genellikle süregelmiştir. Her ne kadar Doğuda, örneğin Sümerlerde, Hititlerde, Fenikelilerde, daha sonra da Abbasilerde ve Selçuklularda özgürlük uygun bir ortam bulmuşsa da MÖ 2500 yıllarında Akadlarla ortaya çıkan büyük ve güçlü "theokratik" ve "absolutist" devletlerle Doğu dünyasında uygarlık çalışmaları halkın elinden çıkarak devletin tekeline geçmiştir. Böylece yarışma, yani rekabet kalkınca uygarlık hareketi dinamizmini kaybederek statikleşmiş ve gelişme olanaklarından yoksun kalmıştır.
Tanzimattan Atatürk çağına kadar süregelen dönemde Türkiye aslında Batının tekniği yanında farkına varmadan onun yaşam felsefesini de benimsemiştir. Ancak bu dönemde Batılılaşma sadece aydın kişiler arasında oluyor, halk Doğulu dünya görüşü içinde yaşamaya devam ediyordu. Bunu gören Atatürk Türk toplumuna gerçekçi bir yaşam felsefesi kazandırmak amacı ile köklü Batılılaşmayı uyguladı. Doğulu komşularımıza bakılınca yüksek bir düzeyde bulunduğu muhakkak olan bugünkü durumumuzu büyük önderin köklü reform uygulamalarına borçlu olduğumuz şüphesizdir.
Bak diyor Kemal senle konusmamısz gereken bir husus var. Meclis padişahlığa son vereceksin diye korkuyor eğer yarın cumhuriyeti kurmayacağına padişahılığa dokunmayacağına söz vermezsen yarın meclis seni başkomutan seçmeyecek.
Bak Kemal, 1908 den beri birbirimizi tanıyoruz. Senin bu cumhuriyet takıntın okuduğun kitapların etkisiyle güya seni doğruya götürüyor olabilir. Ama bu toprakların bir doğal yapısı var. Bak kardeşim, 1.000 senedir bu ülke de 1 kişi otur dediğinde herkes oturdu, kalk dediğinde ise herkes kalktı. Bu ülke böyle bir ülke. Burada yaşayan insanlar sen onlara millet dedikçe "hayır ben ümmetim" diyen insanlar. Sen yurtdaş diye sesleniyorsun o ise sana "bana, kulunuza mı seslendiniz efendim" diye cevap veriyor iletişim kurman bile mümkün değil. O yüzden aklından bile geçirme.
Kemal ayrıca padişahlık halifelik gibi makamlar öyle senin benim gibi bireylerin erişebileceği, ulaşabileceği ve aday olabileceği makamlar değil. Çünkü bunlar ukrevi makamlardır.
Her milletin aptalı vardır ve bunun da bir nedeni vardır.