umumiyetle para enteresan bir şeydir zaten. çok kere cebimden bir lira alır, önüme koyarak onu saatlerce seyrederim. hiçbir fevkaladeliği yok. birtakım hünerli çizgiler, tıpkı mekteplerdeki resmi hatti vazifeleri gibi. belki biraz daha ince ve karışık… sonra bir resim. bir kaç satır muhtasar yazı ve bir iki imza…üzerine biraz fazla eğilince insanın burnuna ağır bir yağ ve kir kokusu da vurur. fakat ne muazzam şeydir bu kirli kağıt azizim, bir düşün. mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. hayat sana karanlık ve manasız gelir. insan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canladıramayacağını sanırsın. hava sıkıcı ve manasızdır. ya fazla sıcak ya fazla soğuk ya da fazla yağmurludur. gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. insan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran gibi sarılırsın. çünkü nedense hepimizde maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz. mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi. bu depresyon kelimesine yapışıp iç sıkıntısının uçsuz bucaksız denizinde, karşıdan uzun zamandan beri görmediğin bir ahbap çıkar. kılık kıyafetinin düzgünce olduğunu görür görmez derhal aklına kendi metesizlikliğin gelir ve gafil dostundan, talihin varsa, bir iki lira borç alırsın. işte ondan sonar mucize başlar. şiddetli bir rüzgar ruhundan bir sis tabakasını sıyırıp götürmüş gibi içinin birdenbire aydınlandığını, bir hafiflik, bir genişlik duyduğunu görürsün. eski sıkıntı pır diye uçmuştur. gözlerin etrafa memnuniyetle bakar ve sende gevezelik edecek bir arkadaş aramaya başlarsın. işte, iki gözüm ciltlerle kitabın, saatlerce tefekkürün yapamadığı işi iki kirli kağıt başarır. sen ruhumuzun bu kadar ucuz bir bedel mukabilinde takla atmasını haysiyetine yediremediğin için belki daha sil sebepler peşinde koşarsın, gökyüzünde bir kaç yüz metre daha yükselen bir bulut. yahut ensene doğru esen bir rüzgar, yahut o esnada aklına gelen zekice bir fikir, sana bu değişmenin sebebi gibi görünmek ister.fakat söz aramızda iş bunun tamamı ile aksinedir, cebimize giren iki lira sayesindedir ki havanın biraz açıldığını görmek, rüzgarın serinliğini hissetmek hatta akıllıca şeyler düşünmek mümkün olmuştur. kalk, iki gözüm, iskeleye geldik. günün birinde ya çıldırcağız ya da dünyaya hakim olacağız. şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım, bu parlak istikbalimizin şerefine bir kaç kadeh içelim.