Geçmişe gidip büyükbabanı öldürmene gerek yok. Bir taşı yerinden oynatman bile çok büyük bir kelebek etkisi yaratıp bütün geleceği değiştirir.
Evrende sonsuz olasılıkların her birinin ayrı bir paralel evren olduğunu düşünüyorum. En ufak atom hareketine kadar. Büyük ölçekten başlayarak atom boyutuna inerek açıklayayım. Bunu okurken gözünü kırptığın senaryo ve kırpmadığın senaryo var diyelim. Gözünü kırptığın senaryoyu ele alalım göz kırpman için gereken sinir iletiminin 80 m/s olduğu ve 120 m/s olduğu iki senaryoyu ele alalım. 120 m/s olan senaryoyu seçelim. Sinirdeki iyon konsantrasyonundaki değişimde çok ufak bir anda sallıyorum 5 potasyum iyonunun çıktığı ve 1 potasyum iyonunun çıktığı senaryolar var. 1 potasyum iyonunun çıktığı senaryoda o iyondaki ilk orbitaldeki elektronun da çekirdek etrafında saniyede 80.000 ve 100.000 km hızda döndüğü senaryolar olsun.
Son olarak.. gözünü kırptığın, sinir iletiminin 120 m/s olduğu ve sinirdeki potasyum iyonunun 1 tanesinin ilk orbitaldeki elektronunun saniyede 80.000 km hızla döndüğü şimdiki zaman senaryosu *Mars gezegenindeki rastgele bir çakıl taşının kabon atomundaki spin kuantum sayısı -1/2 iken gerçekleşiyor + olarak bunu evrendeki her atom ile tek tek kıyaslıyoruz. Her senaryo, her bir olasılık ile tek tek kıyaslanıyor. Ortaya muazzam bir sayı çıkıyor. Sonsuz kavramının büyüklüğünü böyle idrak etmiştim ben, çünkü her senaryoyu tek tek kıyaslasan bile evrendeki atomların sonuçta sınırlı sayıda olduğunu farz edersek yine de sonsuza ulaşamıyoruz.
Yani bu büyükbaba paradoksunda senin zaten geçmişe gittiğin bir senaryo var ama geçmişe gider gitmez orada mahsur kalıyorsun bütün gelecek senaryoları değişiyor. Sen sadece mevcut senaryonu değiştiriyor gibi görünüyorsun ama bu senaryo zaten paralel evrenlerin birinde var.
Şu an bizim evrenimiz belki hiçbir çağda zaman makinesinin icat edilmediği ve dolayısı ile henüz bir zaman yolcusunu görmediğimiz senaryolar zincirinden oluşmuştur.