Daha o zamanlar 7-8 yaşlarında falandım muhtemelen, sokakta deli gibi top oynadıktan sonra eve döndük yetmedi evde de topla oynuyoruz kardeşimle. O zamanlar maddi durumumuz çok iyi olmadığından annem de çalışıyordu apartmanın karşısındaki dikiş atölyesinde. Babam da gececiydi annem gelene kadar bize yemek hazırlıyor bir yandan da uyarıyordu evde top oynamayın diye ama dinlemiyordum tabi.
Velhasıl evde top oynarken bir anlık dikkatsizlikle plastik topun üstüne basmamla kafamı sobanın altında ki mermere vurmam bir oldu. ilk başta anlamadım tabi ne olduğunu netice de o kadar kanı sadece kurban bayramlarında görmüşüm o zamana kadar. Ama bir yandan da kafamdan ellerime yüzüme yerlere kan falan sıçrıyor.
Babamın beni o halde görmesiyle yüzü kireç gibi bembeyaz kesildi hemen mutfaktan annemin ördüğü bezi getirdi sardı kafama. Bir yandan da ben babam üzülmesin diye
Baba canım acımadı ki, o kan akar öyle.. falan diyorum. Babam da: Anneni çağırayım en iyisi, durmuyor bu kan! gibi şeyler söyledi.
Ama ben çocuk aklımla fakir olduğumuzun farkındaydım biliyordum yani babam çalışmazsa paramızın yetmeyeceğini. Babama annemi çağırma baba üzülmesin o hastaneye gidelim dedim.
Babam beni sıkı sıkı giydirdi, başıma da çok sevdiğim yeşil beremi taktı, dışarı çıktık. sokak sokak eczane aradık önce ama bulamadık. Hastaneye götürecek taksi parası yoktu babamın, biliyordum, o yüzden hiç sesimi çıkarmıyordum.
Bir süre sonra elimle beremin altından başımı yokladım, kan akışı durmuştu. çıkardım beremi ve babama başımı işaret ederek: "bak baba durmuş kan, hadi eve gidelim!" dedim.
Babamın gözleri doldu, belli etmedi bana acısını. fakirlik en çok da böyle zamanlarda koyardı babama bilirdim. Onun da gece mesaisinin başlamasına az kalmıştı zaten, eve döndük.
Hala saçlarımın arasındadır o 7 cmlik yara. bazen dikkatli arkadaşlarım fark eder ve sorar: gülümserim sadece. Babam gelir aklıma, çocukluğum, yitirdiklerim ve kazandıklarım.