Bu bölüm tam olarak şiddet, yıkım döngüsü ve geçmişin hatalarını sürdürmenin nasıl daha fazla günah yaratacağı hakkında bir gösteri sundu. "Declaration of War"da Eren, kendisinin Reiner ile aynı olduğunu söylüyor, Eren'in gözünde Reiner, Paradis'teki herkesi öldürmek için oradaydı, ancak Keşif Birliği'ne katıldı ve Eren'in kendisi de dahil olmak üzere birçok insanın hayatını kurtardı. Neden? Zaten öldüreceğin insanları kurtarmakla neden uğraşasın ki? Ve sonra, ailesine daha iyi bir hayat verme umuduyla yankesici bir göçmen olan ve arka sokakta yakalanıp dövülen bir çocuğu gördü. Geleceği gördü. Bu çocuğun Bozgun'da öleceğini biliyordu tabii ki ama her şeye rağmen onu kurtardı. Yani eski tanışlara neden kıyamadığını daha iyi anlıyoruz, başka bir deyişle altedilmeyi ummasını.
Attack on Titan'ın bu kadar iyi bir anime olmasının nedeni budur; ne kadar çok anlatı unsuruyla hokkabazlık yaparsa yapsın, odak noktasında karakterler var ve bu da olaylara muazzam bir derinlik katıyor.
Hange'nin ölümü, Eren'in duygusal çöküşü ve Bozgun'un beraberinde getirdiği mutlak dehşete değin hepsi, uyarlamayı mangaya ayak uydurmak için çabalıyormuş gibi göstermiyor artık; daha ziyade onu büyütüyor, kaynağını alıp ikiye katlıyor.
Dizi görkemli aksiyonun yanı sıra çok sayıda iyi işlenmiş karakterleri ile olağanüstü bir bölüm sundu. Attack on Titan ben için modern bir klasiktir artık!