Samaritan faciasından sonra ilaç gibi geldi. Dedemin hali vakti yerinde. Allah bozmasın.
Karşımızda tabiri caizse görmüş geçirmiş, ak sakallı biri var. Son 25 senesini içeride geçirmiş eski bir gangster. Soyu İtalya'ya dayanıyor. Karizmasından kesinlikle ödün vermiyor. Ağırlığını gerektiğinde masaya vuruyor.
İşin temelini attı, güzel bir kadınla yattı, şoförü ve arabasını ayarladı. Birkaç arkadaş edindi. Hepsi tek günde. Motivasyonu sağlam. Çocukların büyüyüp ona patronluk tasladığını gördü ve sürgüne gönderildiği yerden mümkün olduğunca çabuk kurtulmak istiyor.
Ne varsa eskilerde var derler. Tek sıkıntısı aklı hala geçmişte. İçeride uzun süre kalmaktan dolayı alışması biraz sürecek. Neyse ki çok uyumlu ve ayak uydurabilen bir kişilik. Zaten böyle olmasaydı uzun yıllar kodamanlar masasındaki koltuğunu koruyamazdı.
Şahsen ben ırkçı olmamasına şaşırdım. JFK suikastinda lise sonmuş. Yani hala o dönemler batı tarafında böyle sorunlar vardı. İtalyan kökenli olmasına dayandıralım desek İtalyanlar kadar faşisti yoktur. Umarım piyasadaki "Diversity" furyası yüzünden bu iki zıt karakteri bir araya getirmemişlerdir.
Bu kadar güçlü bir karakterin en az kendisi kadar güçlü düşmanları olması gerekir. Nitekim bir sahnede biri, Tulsa'da -Allah'ın unuttuğu yer de diyebiliriz- tanıdığına Dwight Manfredi'yi gördüm gibisinden bir arama yapmıştı. FBI bile biliyorsa piyasadaki diğer babalar da biliyordur. Bir sonraki bölümde en azından bu karakterlerin giriş yapmasını bekliyorum.
Yanında taşıdığı bir mektup var. Tahminimce içeri ilk girdiği yıllarda kızının yolladığı bir mektup. 18 yıldır kızıyla konuşmadığını söyledi. Aynı zamanda kendisiyle yüzleşmekten kaçan bir karakter var karşımızda. İlk bölümün ilk cümlelerinden biri de buydu zaten: "Gangsterlik 25 yılıma değer miydi? Hayır 25 saniyem bile etmezdi."
Umarım diğer bölümler de bu akıcılıkta ve bu karizmada devam eder. Güzel iş olmuş.