Her akşam koskocaman bir alanda avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Atom altı parçacıkları kadar küçüğüm. Beni kimse duyamaz.
Yorgunum ve uykusuzum. Uyumak istemiyorum. Bir duvar saati var. Geçen her bir dakika boyunca saniyeye bakıyorum. Her dakika tamamlandığında benim için yeni bir dakika başlıyor diyorum ve sessiz bir şekilde takip ediyorum saniyeyi. Sadece ben, sessizlik ve o bir dakika var. O bir dakika içerisinde özgürüm. istediğimi yapabilirim. Bana kimse müdahale edemez. Kimseyle iletişime geçmek zorunda değilim. Sadece izoleyim. Ben sadece o anın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Kimse yok. Düşünmekte yok. Şu an bu şekilde kaçıyorum.
Bu haldeyken de aklıma bir sürü soru geliyor. En başta Neden sorusu. Neden bu acıyı çekmek zorundayım? Ardından anlamsızlığın bastırması. Her şeyin anlamsızlaşması. Her gün içtiğim sudan yediğim yemeğe izlediğim filmlere dizilere kadar her şeyin anlamsızlaşması.
Her gün ama her gün bu anlamsızlıklar, acı, mental yorgunluklar içerisinde çabalamaya çalıştıkça daha da dibe batarken hayatta kalmak için para kazanmak zorunda olmanın verdiği yük yoruyor. Böyle ömür geçer mi?