Registrieren
Anmelden

vlknclby

Volkan Çalbay
Lieutenant
Batman
Nisan 2023
Oku, öğren, öğret; yürü, keşfet, mutlu ol. Nullius in verba!
En son medyalar tümü
Takip ettikleri tümü
Takipçileri tümü
İstatistikler
Diziler detay
T. Süre
T. Bölüm
14 / 35
Filmler
T. Süre
7sa 21dk
T. Film
4 / 11
 
En çok dinlediği şarkılar
Son dinlediği şarkılar
Beğendiği gönderiler
Sonuna kadar çok güzel gidiyordu. Her sahne duvar kağıdı yapmalık
Yılın dizisi çok net. Bloater' ı oyundaki gibi Bill' in olduğu yerlerde değil de burada ortaya çıkarmaları mükemmel olmuş. Oyunu oynarken büyülenmiştim diziyi izlerken hepsini tekrar yaşıyorum. İnanılmaz.
guitarinheart Dark Jedi » Sosyal » İtiraf
evet, bu video memur bey. bu videoyu izledim ve çok doldum, taşmaya geldim.
milyar üzeri milyar yıllık evren ömrü, çok şanslıysak ortalama 70 80 yıllık misafirliğimizi kabul ediyor adam başı. hayat aslında bu göreliliğe göre gerçekten çok kısa be, asırlar boyu yaşayacakmışçasına ufacık, adeta "tırnak kırığı" gibi şeyleri dert edinip birbirimizi üzüyoruz. stresten kederden uyuyamadığınız elem dolu gecelerimiz oluyor. "ne uğruna ulan bütün bunlar?" diye sormak aklımıza bir türlü gelmiyor. aynı anda o kadar çok yerde o kadar çok "şey" olmak istiyoruz ki, her şeye ekseriyetle geç kalıp, elimizdekini de kaçırıyoruz, zaten yetiştiklerimizin de bir değeri kalmıyor çünkü bir yanımız hep ulaşamadığımız şeylerde. benim de aklım bir süredir ulaşamadım abimde. bu gün abimin beni terk ettiği 3.yıl oluyor, 3 doğum günü atlattım, sayısız an biriktirdim, hayat eksik yarım bi' şekilde devam etti, zaten çocukluğumdan beri bi oraya bi buraya savrulmuş benliğime hep sahip çıktığı için, ailede en çok abimi severdim. idolümdü, müzikle uğraşırdı, 5'li yaşlarım gecenin bir körü, onun gitarından çıkan sesler bana ninni olurdu, ne zaman evden ayrılsa gitarına yapışırdım, ondan gizli gizli öğrenir, ondan gizli gizli özenirdim ona. bu gün bir çok enstrüman çalabiliyor, bu işi profesyönel anlamda hayatımı idame ettirmek için sürdürüyorum, hepsi onu rol model alarak başladı. çok insan tanıdım, otellerde kafelerde çalıştım, abim profilinde insan sayısı çok azdır dünyada bak onu baştan söyleyeyim, "herkes'in böyle bir abisi olmalı" da dedirtir, "kimsenin böyle bir abisi olmasın yalnızca benim olsun" da. ama gitti işte ne yapayım, yıllarca bana öğütler verdi, fevriliğimi kırpmaya yontmaya çalıştı, "bak olum aile her şeydir, ne de olsa annen babandır onlar" dedi hep. bense "hata yanlış benim anamda babamda da olsa yanlıştır abi kabullenemem" derdim. bu gün bu aileyi bir arada tutmak için ben çabalarken, abim yok. aile her şeydir diyen adamı küstürdüler, olan suçsuz günahsız bana oldu. numarasını değiştirdi, buldum, bir daha değiştirdi, her bişeyini değiştirdi, e tabi ben gizli gizli araştırdım izini sürdüm takip ettim onu hep, yazılım mühendisiydi, geçimini bundan sağlardı, öğrenciyken de dizi çevirmenliği yapardı, ingilizceye pek meraklıydı, deli gibi kompüter manyağı iken ingiliz dili edebiyatı bitirmesi bundandır yani. derslerini verip 1 haftalığına kafa tatiline yanımıza gelmişti şehir dışından, tabi bu sefer bir fazla ile, 4 yıldır birlikte olduğu sevgilisi ile birlikte, e tabi biz bütün ailecek bundan/bu ilişkiden haberdardık sıkıntılı veya sürpriz yaşamalık bir durum yoktu yani. ben kafede çalışıyordum o zamanlar, lise dönemim işte hovarda olup çıkacağıma bir işin ucundan tutayım boş vaktimde kafası. çalıştığım kafe evin tam karşısı, tek şerit dar bir sokak, işe gitme sürecim merdiven inip merdiven çıkmak. abim ve sevgilisi, ilk geldikleri gün hariç, kaldıkları 3 günlük süreç boyunca, sabah gelirlerdi kafeye, köşe bir masaya çekilip, karalar bağlamış vaziyette dertleşirlerdi akşam kafe kapanışına kadar. birlikte kapatır eve öyle geçerdik. noldu abi bi sorun bi sıkıntı mı var dediğimde, "izin günün ne zaman, kaçalım biraz merkeze doğru, dertleşir sohbet ederiz" demişti. ben de haftasonu izinli olduğumu söyledim, planlaştık yani, yengeyi de alıcaz üçümüz oturucaz. neyse 2 gün daha aynı muhabbet, sabah geliyorlar, akşam kapanışa kadar. 3. gün gelmediler ama, babam annem abim ablam ve ailemizin müstakbel gelin adayı abimin sevgilisi, merkeze bir restorana yemeğe gidiyorlar, biraz da sağı solu doğayı falan dolaşacaklar hesapta. neyse artık yemekte falan evlilik konusu açılmışsa demek ayrı bir gerginlik, çünkü abimin ilişkisinin son dönemleri biraz sallantılıydı, "son zamanlarda sorunluyuz geçinmekte, ne olacağımız belli değil biraderim, okul bitsin onu bekliyoruz bir şeyleri oturup konuşup karara bağlamak için" demişti en son gelmeden önce bana. bizimkiler de ekstra baskı yapmasınlar mı, yok işte nikah kıyalım, hiç değilse imam nikahı olsun vebali günahı bizden çıksınlar bilmem neler (hay o neandertal'den evrilmiş kafatasınızın a.) abim de doğal olarak daha bunları konuşmak için erken baba falan diyip geçmiş. bizimkiler de bozulmuş duruma, kız bizim oğlanı oyalıyor parasını yiyor aklına girmiş falan gibi düşünerek. neyse bunlar cümbür cemaat gezip tozup dönüyorlar eve, ben bekliyorum abim evden geçer kafeye tekrar diye. iş de yoğun o gün, gelmediler, akşam temizlik falan yapılıyor ben işlerimi halletmişim, kafenin terasına çıkıp sigaramı yaktım, baktım babam don atlet (gerçekten don atlet) arabadan iniyor telaşlı telaşlı. elemanlara söyledim ben bi bakıp geleyim diye, o ara arkadaşım geldi yanıma kafenin patronu, "sizinkiler alel acele çıktılar akşam üzeri, hastaneye gittiler sanırım, abinin eli kolu kanıyordu, ben bilmeden anlamadan yanlış bir şey söyleyip seni telaşlandırmak istemedim." dedi, daly*r*k, telaşlanması telaşlanmaması mı var, sen söyle ona ben karar vereyim dimi. neyse aşağı indim baba dedim hayırdır, yukarı çık annen yukarıda dedi. eve bir çıktım ortalık kan revan, cam parçaları, annem şoka girmiş hüngür hüngür ağlıyor. salon kapımızın kocamaan bir camı vardı, vardı işte yok olmuş. sanki evde teksas katliamı çıkmış, duvar, halı falan kan. annemi sakinleştirdim anlat dedim, yarım yamalak ağlamaklı anlattı, "abin" dedi "yumruk attı kapıya, kolu paramparça oldu yavrumun.." iyi de anne niye? yok cevap yok. abimi arıyorum ulaşılmıyor, yengeyi arayayım dedim ondan öğreneyim, aradım açtı. merkezde hastanedelermiş, abim yoğun bakımda, çok kan kaybetmiş, damarlara cam saplanmış hep, normal dikişle kurtarılacak bişey değil yani, cerrahi operasyon, estetik cerrah gelmesini bekliyorlar. yenge dedim noldu anlat? şimdi demeyin gitsene yanlarına niye telefonla soruyon diye, merkeze yol 1.5 saate yakın, ışınlanamam yani telefonda soruyorum. "boşver" diyor, sadece boşver. susuyor sonra. bir şey olmuş işte. Abim operasyona giriyor çıkıyor üç gün sonra taburcu olup apar topar gidiyorlar eve bile uğramadan direkt kendi evlerine. Bu süreçte ikisine de ulaşamıyoruz tabii ki, bir iki gün sonra aradı abim beni, "numaramı iptal ettireceğim, bu seninle son konuşmamız biraderim, he ne zaman ki o evden ayrılırsın, kendi hayatına kendi düzenine atılırsın, o zaman sana kapım hep açık, her zaman için benim kardeşimsin" dedi ve kapattı. Bu konuşmanın ardına zaman içerisinde bir iki mailleştik, üniversite işini ne yaptığımı falan sordu ama o kadar. haftalar sonra annem biraz olsun toparlanınca bir gece oturdu yanıma, anlattı. abim ve yengem o ailecek restorana gidilen günün akşamında, eşyalarını toparlamaya başlamışlar, ertesi gün yola çıkacağız kaldık 4 5 gün yeter demişler kibar bir şekilde. bizimkiler evlilik cart curt sürekli darladıkları için, ortam daha da gerilmeden kaçalım demişler yani. annem de buradan başlamış birikmeye, kız yüzünden oluyordur bunlar, kız giriyordur aklına hep diye, hiç de böyle bir insan değildir anlayışlıdır benim annem aslında, işin arkasında babam doldurmuş annemi çünkü, annem abim konusunda çok hassastı hep ondan kurulmuş gelin adayına kendi kafasında. akşam bunlar toparlanırken annem girmiş odalarına, açmış kesenin ağzını, başlamış söylenmeye, sen mi giriyorsun oğlumun aklına, yangından mal kaçırır gibi kaçıp gidiyorsunuz, vesaire, abim de anneme kibarca, anne sonra konuşuruz toparlanıyoruz bak işimiz var demiş götürmüş annemi odanın kapısına kadar, annem bir daha geri dönüp içeri dalıp kıza başlamış söylenmeye, abim "anne tamam, anne tamam" 1 kere 2 kere 5 kere anne tamam, çıkarmış annemi odamdan, ortam gerilmiş, ara koridorda tartışıyorlar, en son annem, kıza dönüp çok çok ağır bir laf edince, (öyle orsun gibi bişey değil arkadaşlar, o çok basit kalır yanında) abim de anne sus yeter diyip anlık cinnetle kapıya geçirmiş yumruğu, kocaman cam var tabi kapıda, kol paramparça. olay bu. 3 sene oldu, tamam bizimkileri silsin ama, benim bir suçum günahım yoktu. çok desteğe ihtiyacım olduğu anlar da oldu bu 3 senede, bir abi desteğinin tam zamanı dediğim anlar. yoktu ama. he bana sorarsanız, çocukluktan süre gelen şeylerin birikmesinin patlamasıydı bu abimin terk edişi. annemle babam 2 kere boşandılar daha önce, evlendiler tekrardan. biz çocukken babannemden anneanneme savrulduk 3 gün orada 5 gün orada, bir gün mersin otogardayız ayaz soğuğu, sabahın körü, otobüs bekliyoruz, abim ablam ben, abim hırkasını ablama boynundaki atkısını bana dolayıp kendi tir tir titrerken bizi ısıtmaya çalışırdı. diyorum ya, bir birikim söz konusu bu terk edişte. ama ben suçsuz günahsızım. çok özlüyorum abimi çok, şu anda kartal'da oturuyor, geçen sene varolan dijital sigortacılık şirketini sattı, durumu iyi, rezidans kapı no'suna kadar buldum. şu anda mersindeyim, bir haftaya kadar istanbulda olacağım. kapısına dayanmalı mıyım? yoksa bana ne a* beni sormayanı ben sormam, kendisi düşünsün ben suçsuzum diyip görmezlikten mi gelmeliyim (hoş bu seçenek çok zor), baba evindeyim şu an, annem arada durduk yere gelir, sarılayım mı der, sarılır, iç çekerek oğlum der, gider. tahmin edersiniz ki aslında bana sarılmıyor, ben hissediyorum bunu. işte öyle sevgili dostlar. itiraftan sayın saymayın, içimi dökmek istedim, burada da üyeliği vardı bir zamanlar, belki bir yolunu bulup nick mick değiştirmiştir okur falan hani. senin ben a*k abi gibi, özledim.

Bütün bu düşüncelerle, yazıya başlamadan önce taze bitirdiğim şiirimden iki dörtlük bırakayım;
"Saat sabah kaç olmuş, her şey neden susmuş?
Sanırım saatin pili bitmiş, biraz daha kızacağım.
Bir varmış bir yokmuş, hatta belki de hiç olamamış gibiyim
Şu şişeyi kaldırın masamdan, yoksa onu kafamda kıracağım."
Ben de benzer bir yakınlıktayken kaybettiğim abimden kalma bir anne-baba enkazıyla uğraşan birisi olarak özlüyorum. Ama bir gün ikisini de ya toprağa gömeriz, ya da kapıyı vurur evlerinden gideriz, ancak o zaman abilerimizle veya hatıralarıyla hesaplaşabiliriz gibi geliyor bana. Çok büyük yüz üstü bırakıldık, alışkın olmadığımız bir yalnızlık çekiyoruz ama görünen o ki onların da fazla çaresi yokmuş. Ne kadar özlesen de abine çok kızma, yıllar sonra abinin dediği kriterleri yerine getirir ayaklarının üstünde durursun, o zaman yüzüne tükürür en çok ihtiyacım olduğu zaman neredeydin dersin. Senin terk edilmeyi sineye çektiğin gibi sineye çekerse bu tepkiyi her şey yoluna girer. Girmezse de o güne kadar nasıl yaşadıysan aynen öyle devam edersin.
Bizi en çok seven insanlar özlerinde bok gibi insanlar olabilir ama onlar bizi kanları olarak görüyorlarsa bu konuda elimizden hiçbir şey gelmez.
Yukarı