Kaydol
Giriş

thetis

Özlem Köksal
Sithari
Kocaeli/İzmit
Ocak 2018
hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu
En son medyalar tümü
Takip ettikleri tümü
Takipçileri tümü
Bağlantıları
Beğendiği gönderiler
şans eseri açtığım şarkının güzelliğinden ağlamak üzereyim
cnkygtt Dark Jedi paylaştı!
Bu sefer bir film müziği değil, derinlere işleyen hikayesiyle bir İsveç baladını sizlerle paylaşıyorum. Önerebileceğiniz içerikleri yorumlara eklerseniz sevinirim. Şimdiden teşekkürler, iyi dinlemeler. dailyart soundtrack
Gizlenen 4 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
artık bu şarkı geleneksel oldu.O kadar güzel ki her ay en az 1 kişi paylaşıyor.
B42han sitede daha yeni olduğum için farkında değilim :) yeni bilinmedik önerileriniz varsa bekliyorum :)
cnkygtt o zaman bu zikuya gelişinin şerefine sana gelsin
bu versiyonunu sevemedim hiçbir zaman, haggard döşer.
allahdiyenmakarna abi sonuna kadar katılıyorum ya
tek atar direkt
sonunda haggard yerine garmarna paylaşan birisi. seviliyorsunn.
Rabis293 Sith Saber paylaştı!
Venüs'ün Doğuşu  Binlerce yıl sonra birileri çıkıp neden antik dünyada kalmış bir tanrıçayı doğurdu ve bu ne anlama geliyordu soralım. Öncelikle tablonun asıl ün kazanmasındaki detay onun güzelliğinin çok ötesinde Venüs yani güzelliğin doğuşu burada özgürlüğü sembolize ediyor. Ama nasıl bir özgürlük bu? Önce tarihsel süreci anlatalım ki taşlar yerine tam olarak otursun. Muhteşem lakabıyla ünlü Lorenzo de’Medici XV. asır Floransa’sı İtalya’nın kültür başkenti konumundaydı. Lorenzo bu dönemde kendisini öyle güçlendirdi ki, cumhuriyet ile yönetilmesi ve kent meclisi olmasına rağmen bir prens konumunda gibiydi. Tabi onun bu yüksek statüsü bağnaz, despot Ortadoğu beyleriyle karıştırmamalı.O üstün bilgisi, güzel sanatların destekçisi olarak ön plana çıkan ilk insanlardan biriydi. Yanına aldığı sanatçılar arasında Michelangelo ve Botticelli gibi çağın akışını ve sanat tarihini değiştirecek müthiş dehalar vardı.Botticelli de bu dönemde Lorenzo’nun dikkatini muhtemelen Antik Yunan mitolojisine olan derin bilgisiyle çekmiştir. O zamana kadar ressamlar, antikçağ filozoflarının düşüncelerinde yalnızca gerçeği aramakla yetiniyorlardı. Bu dönemde hümanistlerin düşünceleri çok yeniydi ve sanatta halen Hristiyan inancı teması resmedilir konu dışına çok çok nadir çıkılırdı. Ama XV. Asırda birden gelen değişim antik döneme bakışı değiştirdi. Bu rönesansın doğuşundaki bireyin artık bilgiye kiliseden değil araştırıp ulaşmak istemesiyle başlamıştır.Halk artık yavaş yavaş kilisenin boyunduruğundan kurtuluyordu. Bu dönemde antik tanrılar ve kahramanlar sanatta boy göstermeye başladı. Onları resmetmenin kuralı yoktu, Hristiyanlık temalı sanat icra etmedeki gibi engizisyon tehlikesi ve katı kuralları olmayan bir sanattı doğan.Botticelli’nin Venüs’ü de bu bağlamda ele alınmalı. Yunanların Afrodit’i Botticelli’nin elinden yüksek rönesansı doğuruyordu. O hiç bilinmeyen bir tanrısal alemden, insan dünyasına sürüklenmişti. Sanat bu yüzden insanüstüydü.Gerçek insan boyunda, seksi ve zarif doğallık içindeki bu kadın, klasik döneme ve sonrasına hakim olacak olan kadındı. Venüs tüm detayları ve kadınlığıyla, Gotik’in bedensiz sanatına karşı bir başkaldırıydı. Akdeniz’in köpüklerinden Kıbrıs’a çıkan güzellik, aynı zamanda rönesansın en büyük idealini, yani “Antik Çağ’ın yeniden doğuşu”nu simgeler. Bu antik sanatın, felsefenin, sorgulamanın doğuşudur.Tabii bu derin anlamı ancak ona bilen gözlerle bakanlar görecektir. Bu bakış o dönem belli bir eğitim düzeyi istiyordu. Bunun da sıradan halkta olmasını beklemek olmaz. Antik meseleleri yüksek kesimin gözünde cazip kılan da buydu. Çünkü bilgiye ulaşmak pahalıydı.Bir heykelin yahut resmin arkasındaki mitolojik hikaye, birden güncel siyasete bir gönderme veya erotik imalar içeren bir oyun haline gelebiliyordu. Bu “Insider” içerden bakma bilgisine sahip kimseler için entelektüel ve görmüş geçirmiş olduklarını gösterme fırsatıydı.Hümanist ve eğitimli soylular kendilerini kilisenin egemenliğinden kurtarmak için bu yola başvuruyorlardı. Venüs’ün Doğuşu mu Özgürlüğün Doğuşu mu? Özgürlük, ressam için de artık Tanrıların, perilerin, Satir’in, sirenlerin dünyası demekti.Bu motifleri çizmenin katı kuralları yoktu, sanatçı hayal gücünü istediği gibi tuvaline yansıtabiliyordu. Ressam artık dini bilgiden ziyade sadece matematik, felsefe ve edebiyat bilgisiyle hareket ediyordu ve yargılanma korkusu taşımıyordu. Artık sanatın temelinde din yoktu.Dinin ortadan kalkmasıyla gelen özgürlükle sanat, bilimin üzerinde yükseldi. Eski devrin zanaatkar boyacıları artık birer bilgindi. Bu değişim sanatı olduğu gibi toplumu da etkiledi. Böylece aydınlık yarınlara uzanan Yüksek Rönesans sanatı kendini gösterdi.Sonuna kadar gelen herkese teşekkür ederim.

Venüs’ün Doğuşu, Sandro Botticelli dailyart
Gizlenen 2 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
?Bilgilendim teşekkürler
metin başlangıçta felsefi bir soru ile başlayıp sonra tarihsel bir metin haline gelmiş.

güzelliğin doğuşu burada özgürlüğü sembolize ediyor diye başlayıp özgürlüğün ne demek olduğunu sorgulamış ama sonra tarih okur yazarlığına soyunup özgürlüğün ne demek olduğu konusunda bir şey ifade etmemiş.

bilginin doğası gereği, kendini aşikar kılan bir hakikate sevk etmek niyeti taşıdığını düşünmüş bunu yazan ama sende benim gibi yüzündeki tebessümü gizleyemiyorsan ve hırsla ısırdığın dudaklarını kıpırdatmayarak öteden beri hayret ettiğin niceliksel ve niteliksel üstünlüklere aldırış etmeden, dünyadaki ruhların zehrini olabildiğine alenen, birbirlerinin en hassas damarlarına enjekte ederlerken ki haline şahit olup, üçüncülerin onlara hiçbir zaman müdahale etmediği, pornografik çağrışımlara rastlamadığın, bencilce özgürlüklere sevk eden satır araları, vahşet de bulmadığın, yaptıklarının bedelini birer ihtar, tehdit ve sürgünle ödetmediğin, hedefi şaşan mermiler gibi, sağa sola fırlayan tüm bu çirkin kelimeler gibi, bir şeyin güzel olup olmadığına karar vermenin ancak duvar çokluğuyla mümkün olduğu gibi, çirkinin duvarları ne kadar çoksa o kadar çirkin olarak kalabildiği ya da güzel olması onu duvar olmaktan çıkararak başlı başına etrafına bir sürü güzel duvar örmesiyle ilgisi olduğu gibi çirkinliğin güzelliği ya da güzelliğin çirkinliği. işte böyle açıklamakla buluyorsan sen de ne demek olduğunu özgürlüğün,

soğan gibi.. soğan gibi, üzerinde ne kadar çok ilim yaparsan o kadar çok yakıyor gözlerini.
"Özgürlükten Kaçış , Erich Fromm" ufuk genişletir okumanı öneririm "aydınlanmacı" .
Yukarı