metin başlangıçta felsefi bir soru ile başlayıp sonra tarihsel bir metin haline gelmiş.
güzelliğin doğuşu burada özgürlüğü sembolize ediyor diye başlayıp özgürlüğün ne demek olduğunu sorgulamış ama sonra tarih okur yazarlığına soyunup özgürlüğün ne demek olduğu konusunda bir şey ifade etmemiş.
bilginin doğası gereği, kendini aşikar kılan bir hakikate sevk etmek niyeti taşıdığını düşünmüş bunu yazan ama sende benim gibi yüzündeki tebessümü gizleyemiyorsan ve hırsla ısırdığın dudaklarını kıpırdatmayarak öteden beri hayret ettiğin niceliksel ve niteliksel üstünlüklere aldırış etmeden, dünyadaki ruhların zehrini olabildiğine alenen, birbirlerinin en hassas damarlarına enjekte ederlerken ki haline şahit olup, üçüncülerin onlara hiçbir zaman müdahale etmediği, pornografik çağrışımlara rastlamadığın, bencilce özgürlüklere sevk eden satır araları, vahşet de bulmadığın, yaptıklarının bedelini birer ihtar, tehdit ve sürgünle ödetmediğin, hedefi şaşan mermiler gibi, sağa sola fırlayan tüm bu çirkin kelimeler gibi, bir şeyin güzel olup olmadığına karar vermenin ancak duvar çokluğuyla mümkün olduğu gibi, çirkinin duvarları ne kadar çoksa o kadar çirkin olarak kalabildiği ya da güzel olması onu duvar olmaktan çıkararak başlı başına etrafına bir sürü güzel duvar örmesiyle ilgisi olduğu gibi çirkinliğin güzelliği ya da güzelliğin çirkinliği. işte böyle açıklamakla buluyorsan sen de ne demek olduğunu özgürlüğün,
soğan gibi.. soğan gibi, üzerinde ne kadar çok ilim yaparsan o kadar çok yakıyor gözlerini.