Deniz'in zaman zaman haklı bulduğum davranışları oldu ama maalesef bundan daha da ağır basan tarafı haksız bulduğum davranışları oldu. Karşısındaki insana yabancılaşması sonucunda, o insanın duyguları veya hissettikleri Deniz için tamamen bir ''ÇÖP''. Her ne kadar eksikliğini hissedip ona ihtiyaç duysa da, uzak kalmasını sürdüren bir yabancılaşma.
Barış ise başta yansıtılanın bi tık aksine daha çocuksu bir karakter ve bu karakter benim açımdan hala o çocuksu yönünü kaybetmemiş. Barış, '' Deniz'i '' için gerçekten herkesi karşısına alabilecek derecede bir sevgiye sahip. Ve onu ilerde sevmeme, sevememe ihtimalini bile gözden çıkarmış. Bence bu farkındalık Deniz'in Barış'tan bir tık daha uzakta olmasına muazzam ölçüde bir katkı sağlıyor.
Barış'ın anne ve babasındaki o sıradanlık da benim açımdan biraz daha gerçek. Barış'ın annesine olan davranışları biraz abartı kaçsa da kadının belli bir çizgisinin olduğu da inkar edilemez ve sırf bu yüzden Barış tarafından gereksiz yükselişleri hak etmediğini düşünüyorum.
Şu ana kadar bu dizinin beni çekmesinin tek bir sebebi var : Kendimi, ilişki içerisindeki arkadaşlarımı ve zaman zaman ailemi görmem. Aslında sıradan gibi duran çoğu sahnede bir müzik eklenince otomatik olarak kendinizi canlandırıyorsunuz ekrandan gözlerinizi ayırıp. Bir düşünce, anı veya yaşanmışlık direkt size etki ediyor. En başarılı bulduğum ve en çok hoşuma giden şey de bu. Bir şey okurken veya izlerken kendimden bir şey bulmak, hayatıma dokunulmuş hissiyatı uyandırıyor. Belki karakterler farklı ama bu farklı karakterlerin yansıttığı duyguların çoğunda, senin yaşadığın duygulardan izler bulmak da bağlayıcı bi etken.