Kişilik bozukluğu yaşayan birisi için, diğer kişilikleri kabullenmek ne kadar zorsa, bozuk kişiliklerden birinin aslında yaratılan bir imge olduğunu idrak etmek neredeyse imkansızdı.Bunu 4 sezon boyunca bize çok güzel bir şekilde işleyen Sam Esmail'e de teşekkürler.Olayı da tamamıyla gerçeklikler eşliğinde kapatması, ne paralel evren, ne zaman kayması, ne de apokaliptik bir dünya distopyaya bağlamadığı için de teşekkürler.Hepimiz kendi içimizde belki böyle kahramanlar yaratıyoruz, ulaşılması güç, hayatımıza heyecan katan, hayal dünyamızda bize sonsuz bir alan sunan karakterler.Bu dizinin bu kadar içsel bir yolculuk yaşatması ise, bizi korumak için her şeyini feda eden bu süper kahramanın bile, kendi hayatını devam ettirebilmek için sizi öldürecek kadar hayata tutunabilmesi oluyor.
Bütün diziyi özetlersek Fight Club diyebiliriz. Hatta bu dizi Sam Esmail'in aklına Fight Club izlerken bile gelmiş olabilir.Normalde çoklu kişilik bozukluğunda ana karakter önde olur, diğerleri gider gelir.Ama bu vaka da çoklu kişiliklerden biri hakim unsur olmuş, gerçek kişilik içinse Elliot'un Angela ile evlenmeye gittiği Cennetsi bir dünya yaratmış.
Bize hacker Elliot ana karakter olarak benimsetildi, oysa gerçek Elliot hep içerideki zindanda çıkacağı zamanı bekliyordu. Biz kendimizi o kadar kahramanla bütünleşirdik ki, içeride kilitli kalan gerçek *benliğini öğrenmek bile istemedik.İyiki bu diziyi film şeklinde harcamadılar, böyle devam edip bitmesi beni yeterince mutlu etti.
Bir efsanenin bitişi...
Bonsoir, Elliot.