Kaydol
Giriş

cemkesici

C*** K******
Sith Saber
İstanbul
Ocak 2018
Henüz bize kendisinden bahsetmemiş...
En son medyalar tümü
Takip ettikleri tümü
Takipçileri tümü
Beğendiği gönderiler
samuelacarson Sith Sorcerer » Sosyal » Genel
Telefoncular, yalan söyleme konusunda çok başarılı esnaflar.

Yurt dışından en ucuz malları topluca çeker, 1e5 1e10 koyarak sana kakalar. Sorsan, ticaret der.

Gözünün içine baka baka yalan konuşur, yetmez bir de seni bunun doğru olduğuna inandırmaya çalışır.

Aynı kabloyu, 20w 40w 60w fark etmeksizin hepsiyle uyumludur, hızlı şarj kablosu abi evrensel kablodur der, fiyatı da normalde 150 lira sana 100 olur der. Hiç bilmeyen birisi de bunlara inanıp alır ve bataryanın anasını bir güzel ağlatır.

Ne güzel memleket.
Gizlenen 17 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
Potansiyel dolandırıcılar. Telefoncular, sanayi esnafı, bilgisayar tamiri yapanlar, galericiler, siyasetçiler… enler bu şekilde liste uzar gider
bilgisayar tamiri ve telefon tamiri yapanları hiç sevmem teknik servise göndericen ne kadar pahalı olursa olsun. bu adamlar yapmış gibi yapıyor bir yeri yapıp diğer yeri bozuyor tek sorunlu telefonunun birden cok sorunu oluyor, sonra uğraş dur.
Paradox sıranın avukatlara gelmemsi üzdü lsaöljdasdks
Bunun yanlız telefon ile kısıtlı bir kategoriye daraltılmış olması hatalı olmuş. Kısaca Türk esnafını tarif etmişsin. Ne iş yaptığının önemi yok, Türk esnafı olması yeterli bunları yapmak için.

Bakın siz çoğu şeye alıştığınız için mesela size doğal gelen ama yabancı insanlara çok ilginç gelen şeylerden bir kaçını sıralayım.

Amerikadan arkadaşlarım geldi, ilk defa Türkiye'ye gelişleri. Biz de kalmaları için ısrar ettim ama gezmeyi tozmayı keşfetmeyi çok sevdikleri için otelde kalmayı tercih ettiler ve ısrarla en tarihi yerde ayarlamamı istediler. Ben taksime falan yakın olsun fakat kalitesizliğide çok koklamasınlar diye nişantaşında ayarlamak istedim fakat ısrarla galatanın yakınları ara sokaklar diye ısrar ettiler.

Çünkü uyanıp otelden çıktıklarında her bir türk ne yaşıyor, şehrin zorluğu güzelliği ne bu şekilde keşfetmeye bayılıyorlar. Gayet varlıklılar ama atıyorum adamlar kapadokyaya gitmiş olsa asla 5 yıldızlı otel varsa var mıdır bilmiyorum ama orada kalmıyorlar. İnatla peri bacasının içerisine biz bi hasır serer uyuruz modundalar.

Çok entellektüeller falan kısaca tarihi tam anlamıyla yaşamak istitiyorlar. Neyse çok uzatmadan konuya gireyim. (evet uzattım farkındayım). Herneyse geldiler birlikte gezdik 1 gün. 2 gün dediler sen kesinlikle bizi almaya falan gelme. Gerekirse kayboluruz, işimize de gelir biz keşfetcez. Tamam dedim ne haliniz varsa görün, zaten en fazla sikerler diye de espri yaptım.

Yemin ediyorum öbür gün suratları 5 karış. O kadar sinirlilerki. Ne oldu dedim. Keşke sikselerdi diyor. Dedim ne oldu, korktumda başlarına bir şey mi geldi diye.

Ya diyor hiç kusura bakma sizin bu esnafların hepsi dolandırıcı bildiğin scum yuvası. Herhalde martı eti falan kakaladılar diye düşünüyorum. Başladı anlatmaya.

Ya diyor, buraya gelmişiz insan Türk yemekleri yemek istiyor. Herşeyi tatmak istiyor. Bir restoran görüyoruz veya bir hemen sokak üstünde lezzet noktası gibi küçük işyerleri. Dışardan bir bakıyoruz "aman tanrım kocaman sandevüçler içleri dolu dolu resimler, tabak tabak yemekler etler taşıyor böyle" hevesleniyoruz içeri giriyoruz önümüze bir tabak yada sandeviç geliyor. Ya sandeviçin içi boş. Restoransada koca tabağın ortasına bir kaşık yemek...

Bu ne diyor adam haklı olarak. E görseldekiyle aynı değil. Bu resmen do-lan-dı-rı-cı-lık nasıl ceza kesilmiyor bunlara diyor.

Adam daha önce karşılaşmamış böyle bir şeyle. Akşam sıkılmış otele giderken aç kalmış belliki. Marketten cips almışlar. Lays almış büyük paket.

Paketi bir açtım diyor yarısından coğu hava. Yuh dedim diyor. Bir de Frito-Lay bizim oranın markası. Dedim sizin orayla alakası yok yasalar insanı savunmayınca bu şekilde teşvik edince. Bizim çıkarcı işverenlerde doğal olarak sonuna kadar köklüyor.

Türkiye cidden bakın alıştığınız için çoğunuz farkında değilsiniz ama "dolandırıcılar ülkesi" ciddi amlamda heryer gördüğünüz her afiş, her reklam bir dolandırma yöntemi.
Vader japonyada mıydı çinde miydi adamlar aburcuburda bile doğruluk istiyor, ambalajın üzerindeki fotoğraf içindeki ürünle birebir aynı görünmeli ve aynı boyutta olmalı demişler, ben bunu gördüğümde çok şaşırmıştım (tabiki gidip görmedim sosyal medyada gördüm🥲) cidden biz böyle olmasına alışmışız olması gerekeni görünce şaşırıyoruz
Bigfrizzyhead japonyada içeceklerin ambalaşında %100 meyve suyuysa kesilmiş meyve resmi koyabiliyorlar. %5 ve %99 arasındaydı sanırım kesilmemiş meyve koyabiliyorlar. %5 altında iste emojili meyve resmi koymak zorundalar.
Bigfrizzyhead barilla makarna alanlar bilir mesela onda makarnanın boyutu üstünde ölçeklendirilmiş, gibi
Ben de bu aralar esnaftan çok çekiyorum ya. İşini güzel yapan çok nadir esnaf var. Geçen işte bir ayakkabım yırtıldı kenardan küçücük, bir tanesinin de kenarından yapışkanı tutmuyor. İkisi de deri spor ayakkabı, Air Force minvalinde. Dedim, götüreyim ayakkabıcıya, en kötü ne olabilir? Benden kötü yapacak halleri yok ya, bir yapıştırıcı sürüp geçecek. Daha önce kendim de yaptım, basit bir şey ama üşendim. Hem dedim, ayakkabıcı iyi yapar işini, yıllardır oradaki esnaf. Eskiden de koşu ayakkabısının içini yaptırmıştım, iyi yapmıştı. Neyse, götürdüm. Dakika bir, gol bir. Adam yan dükkânda muhabbet ediyor. Kaş göz ediyorum, "Geleceğim," diyor, gelmiyor. 10 dakika sonra geldi, gözümün önünde muhabbet ede ede. Müşterisi falan da yok, dükkân boş. Bu rahatlık nereden geliyor, bilmiyorum.

Sonra dükkâna girdik, 4 metrekare falan bir yer. Adama ayakkabıları gösterdim, "30 dakikaya gel," dedi. Dedim, "Tamam, çok iyi." Ama şüphelendim de, hızlı yapar, kötü olur diye. Neyse, çarşıda işlerimi halledip geldim. Bizimki yine yan dükkânda, biraz bekletip geldi. Ayakkabılara bir baktım; ilkokul çocuğunun el işi ödevi gibi. Sağa sola yapıştırıcılar taşmış, yamuk yumuk dikiş atmış. Yırtık yeri öyle bir tamir etmiş ki eskisinden beter olmuş. Bir şey demedim, ayakkabılar yeni değil diye. 70 TL aldı zaten. Kısacası, işini düzgün yapıp 300-500 istese gıkım çıkmayacak. Ayakkabılar olmuş 2000-4000 TL. Ama yok, ekonomi kötü diye hem kendine eziyet hem bana eziyet çektiriyor. Yaptığı işe aldığı para değmiyor diye hızlıca yapıp 70 TL alıyor. Ama halbuki ironik olarak dükkân bomboş.

Bu arada, iki hafta önce de eski bir koşu ayakkabımı mahalledeki yaşlı ayakkabıcıya götürdüm, dükkân boş diye üzüldüğüm için. Sağ olsun, öyle bir tamir etmiş ki koşarken ötüyor ayakkabılar. Önüme çıkanlara uyarı veriyorum :).

Şimdi de telefoncu arkadaşları anlatayım. İki lise arkadaşım, 23-24 yaşlarındalar. Üniversiteyi rastgele bir bölüm okuduktan sonra telefoncu tanıdıklarının yanında çalışmaya başladılar. Sonra işlek bir caddeye dükkân açtılar. Dükkân yine minnacık, 6 metrekare falan. İki kişi aynı anda çalışıyorlar, ikisi de sürekli telefona bakıyor. Dükkânda malzeme de doğru düzgün değil. Ama durumları iyi; ikisi de yeni düğün yaptı. Dedim, "Nasıl para kazanıyorsunuz siz?" İkinci el telefonları kelepir fiyatına alıyorlar, biraz süslüyorlar, yerine yüksek model 2. el telefonu piyasanın bir tık üstüne satıyorlar. Gelen müşteriler, model yükseltmenin hevesine kapılıp eski telefonunun paraya sayıldığına seviniyor, ama deli gibi zarardalar. Sonra birde satarken mallarına o kadar güveniyorlar ki sanki kendileri üretmişler gibi garanti veriyorlar falan. Geleceğin çakal telefoncuları olacaklar belli ki. :)

Terzi desem, aynı şeyler. Yeni aldığım pantolonu götürürüm, paçası kısalacak diye. Reis öyle bir yapar ki pantolon baştan aşağı sigara ve kül kokar. Yıkamadan giyemem.

Sonra eski kitapları satayım diye ikinci el alan bir kitapçıya götürdüm. İnternette 150 TL'ye satılan kitapları 20 TL'den almadı. Ama dükkânda "çok var" dediği kitapları da 120 TL'den satmaya çalışır. Sonra niye çok var aynı kitaptan?

Bilgisayarcıları da hiç anlamıyorum. Hem dükkân sinek avlar hem ne zaman bir şey sormaya gitsem, açıkgözlü bilir müşteriyim diye ilgilenmezler. Benim istediğimi değil, kendi istediklerini yapmaya çalışırlar. Format attırmaya götürsen, 500 TL alırlar. Neymiş, dükkân kirasıymış. Abicim, dükkânın format parasıyla geçiniyorsa kapat git zaten.

Üniversitedeyken de Erasmus öğrencilerine yardımcı olmaya çalışırdım. Sürekli bir esnaf tarafından kazıklanma problemi olurdu. Kendi vatandaşımı nasıl savunacağımı bilemezdim. Neresinden tutsam elimde kalıyordu, üzülüyordum.
nirnaeth format için ideal ücret ne kadar olmalı mesela? merak ettim sonuçta o tarz şeyler servis diye geçiyor
Dün sarhoşken iki nescafeye adam karttan 60 tl çekmiş
Bugrahan küçük paket olanmı :D eğer öyleyse geçmiş olsun
nirnaeth format olayı, bir formatdiye düşünmemek lazım. Bizim insanimizin düşünceleri biraz problemli bu konuda.

Çok kolay bir işmiş gibi tarif ediyor ama hiç kimse formatıni madem o kadar kolay kendisi atmıyor.

Olayın kolay zor olması önemli değil. Harcadığı zaman önemli. Bir bilgisayara bir Windows kurmak nerden baksan en az 45 dakika 1 saat suruyor. Üstüne driverler falan çabası ortalama 2 saat diyelim.

Asgari maaş ne kadar 22.104 TL günlük olarak hesaplandığında günlük asgari ücret tam olarak 866,85 TL 8 saat calışma sonrası.

Yani saatlik asgari ücret: 108 TL.

2 saat süren bir format işleminin sadece calışan asgari maaş maliyeti 216 TL. Buna SGK'sı dahil değil. Yemek gideri dahil değil. Onlarıda hesaba katarsak 250 TL.

Sadece çalışan 1 kişinin 2 saatlik maaşını cıkarsın derse işyeri 250 TL fiyat vermeli. Ama kirasını karşılayacak, üstüne kar edecek veya işleri büyütecek diye düşünürsek 500 TL demeli.

Olay burada yapılan işin zor veya basit olması değil. Olay burada yapılan işin süre bakımından dükkanı ne kadar meşgul etmesi.

Yani format için istenen tutar olması gereken tutar.
Vader katılıyorum aması var… format zor bir işlem değil ama ona harcanan zaman önemli. Bilgisayarcılar hazır programların kurulu olduğu formatı atıyorlar yalapşap ve temel driverları yükleyip bırakıyorlar. O yüzden hiç bilgisayarcıda format attırmadım kendim öğrenip yapmıştım hep eskiden. Programlar eski sürüm, formatla gelen hazır yazılımlarda virüs çıkma ihtimali, özellikle kms gibi şeyler… Ben temiz orijinal kullanmayı severim o yüzden kendim hallederim. Lordun yazdığı her ne kadar matematiksel olarak doğru olsa da format parası 50 lirayken bile fazla bulurdum o zamanın devrine göre tabii yine şu an kaç olursa olsun yine pahalı buluyorum, çünkü kısa bir süre bilgisayarcıda çalıştım, ordaki dalavere yalanları da biliyorum rahatsız olup çıkmıştım. Zaten içerde flaşı takıyorlar hazır setuplu programlı, 1 değil 3-4 bilgisayar oluyordu en az ve onlar orada kurulurken tamir teknik başka işlemler yapılıyor. Yani örneğin sanayideki gibi bir arabanın kaporta işi var diye bir araca bakıyor usta başka arabaya bakamıyor saati zamanı değerli ama formatta her şey hazır olduğu için ve bir sürü bilgisayar olduğu için o sırada da tamir işleri vb yaptığı için bu işin sürümden de kazanıp zamandan da tasarruf ettiği için daha az fiyata çıkartabilir diye düşünüyorum. Ama eğer az çok anlıyorsanız bu işi kendiniz yapın kolpacı bilgisayarcılara vermeyin. İçinden parça sökeni bile gördü bu gözler., işini hakkıyla yapana lafım yok tabiiC toplumda genel olarak ahlak yoksunluğu çoğaldı maalesef elder
Paradox sürümden kazanamazki senin bahsettiğin dolulukta bir iş yeri yukarıdaki örnekte 1 kişi çalışan işyerine göre daha fazla elemanı olması lazım. Diyelim ki 3 elemanı olsa, o 2 saat de aynı anda kaç bilgisayara format atmalıki aynı surede 3 elemanın 2 saatlik giderini karşılaşın ve kar yapsın :)

Hazır usb de taksa, dilerse yapay zekada kursa bir format her daim 2 saat sürüyor. Yüklemesi bi kere windowsu gıcık birşey 50tane pencere geliyor, 50 kere restart atıyor.

Hele ssd si olmayan bir müşteri gelirse gacur gucur hdd sesiyle 3 saat bile sürebilir. Format denilen şey; olması gereken hdd tamamen geri dönüştürülemeyecek şekilde silinir ve sadece base olarak windows kurulur. Onun harici driverlar bu kadar.

Ama bizim cahil halk, üstüne programda kurduruyor. Offis kur, gta 2 kur, cs1.4 kur, soliter kur, okey kur. Format atılmadan önceden daha kötü hale getirtiyor oyle alıyor bilgisayarı.

Bilgisayarcılara ben suç bulmuyorum ya. Gelen müşteri profili, "çet porogramı da olsun, komando sikini de olsun benim hanım oynuyo onu, disgord erişim kırıcıda ekle taam mı ağbisi, güzel olsun bak şöyle afilli poroğrmlarıda ehsik etme" olunca, otomatiğe bağlayıp haydi yallah modunda olması cok normal.

Şimdi işin en doğrusunu söyleme zamanı:

Etrafta gördüğünüz üçkağıtçı esnaf, dolandırıcı mağaza, karaktersiz işçi aslında tamamen aynada yansıyan yüzleriniz. Şey gibi bu. Toplumlar hakettiği gibi yönetilir ile aynı. Dilese insanlar bu tür kişileri anında dışlayıp doğru yoldan şaşanı 1 ayda batırabilecek gücü kullanabilirdi. Neydi bu? Protesto.

Ama insanların hoşuna gidiyor. Biri dolandırınca "he he bizden ya bu aynı halkın içinden" falan diyor. Politikacılarada aynısını yapıyor.

E doğal olarak etraf dolandırıcı, üçkağıtçı kaynıyor. Tam olarak hepimiz aynı olduğumuz için.

Her defasında gittiğiniz mağaza "abi vallaha 1 tl kar etmiyorum bu işten" demesine rağmen siz de hala "olm her geldiğimde böyle diyorsun" diyor, her gittiğinizde sizi kandırmasına izin veriyor üstüne cok süre geçmeden aynı mağazada yine beliriyorsunuz.

Üstelik sağa sola ahbap o bizim ordan al falan diye de öneriyorsunuz :)

Çok garip ve kalitesiz bir toplumuz. Hepimiz buna dahil.

Ben de, sen de, onlar da.
vader'a aynadaki yansıma konusunda katılıyorum. halihazırda abim bakkal işletiyor. ben de ara sıra yardıma gidiyorum. hepinizin bildiği sigara veya kartta komisyon durumu var. biz bunu etik bulmadığımız için dükkanın ilk gününden beri 1 kez bile yapmadık. buna rağmen hala geçen sohbet şu şekilde.

+Merhaba bi tane kısa parliament alabilir miyim?
- 79 lira. Ödeme kart mı nakit mi?
+ Kart'a komisyon alıyor musunuz?
- yok hayır fiyatı neyse o
+ helal be falanca market 124154235 tl komisyon istiyor.
- öyle yapıyorlarsa almayın öyle yerlerden. böyle bir hakları yok
+ ama işte alıyoruz napalım
- bir süre almazsanız zaten geri adım atarlar
+ haklısınız da alıyoruz işte

bu bahsettiğim bölgede her çeşit market ve bakkal bulunuyor yani o marketten alışveriş yapması şart değil. ama kendisi de satıcı olsa böyle haksız bir kazanca göz yumacağı için sadece laf ediyor. 0 hareket
"Uyanık" olma durumunu sahibinden, letgo gibi 2.el sitelerinde de görüyorum. Hemen hemen herkes 1-2 senedir kullandığı malı yeni fiyatına satmaya çalışıyor. Satıp satmaması da umrunda değil zaten kimsenin. Belki bir enayi düşürür umudu ile mi vakit ayırıp koymuş artık bilmiyorum.
vader'a Protesto konusunda katılmıyorum. Günlük hayattaki gözlemlerimden yola çıkarsam, herkes başkasının protesto etmesini bekliyor ama kimse etmiyor. Bu şey gibi mesela: bir kaza gördünüz, biri ambulansı arasın diye bağırdınız; kimse üstüne alınmıyor, biri arayacak diye bekliyor. Ancak birinin gözünün içine bakıp "Ambulansı ara!" deyince aranıyor veya olay en yakın kişilerin vicdanına kalıyor.

Ama şöyle bir fark var: Bu sefer olay hayat memat meselesi değil. Biri esnafta kazıklanınca ne yapıyor mesela? Ben çevremde gördüğümü söyleyeyim. Çevremde genelde düzgün, kendi halinde insanlar var ve çoğu memur. Kazıklanan biri genelde "Ben bir daha gitmem, şikâyetle uğraşamam, Allah’ından bulsun, kötü yorum atarım, size söyledim, gitmezsiniz, olur biter." gibi yaklaşımlar sergiliyor. İnsanların vakti kısıtlı zaten; basit bir işi için 3 deneme hakkı falan var. 3 esnaf da kötü çıkınca boyun eğiyorlar.

Müşteri kaybeden işyerlerinin de hiç umurundaymış gibi gözükmüyor. Herkes "Bir defa dükkâna uğrasa, koca şehir insan dolu, geçinip gideriz." kafasında. İstanbul’da 3 farklı arkadaşım düzgün gözüken yemek mekânlarından zehirlendi mesela. Bu nasıl bir istatistik? 3 farklı mahalle, 3 farklı insan, düzgün mekânlar; denk mi geldi?

Bir de biz hak ettiğimiz gibi yönetiliyorsak benim bir suçum olmadığını düşünüyorum. E, bu yorumdakiler de öyle düşünüyordur. Çevremde de "Gerçekten hak ediyor." diyebileceğim biri yok. E, o zaman kim hak ediyor bu toplumu? Sabah parkta yürüyüşe çıkıyorum, masalarda geceden kalma çöpler duruyor, 5 metre mesafede çöp olmasına rağmen. O çöpleri kimse görmüyor diye bırakanlar hak ediyor. Bir esnaf tarafından kazıklanınca kendisi de başkasını kazıklamaya çalışanlar hak ediyor. Şahsen, ben hiçbir şey yapmasam kendi çöpümü atıyorum, arada yerden bir çöp alsam, birine yardımcı olsam, kimseyi de kazıklamasam artıya geçiyoruz zaten. E, madem herkes böyle davranıyor, neden bu haldeyiz?

Format konusunda da haklısınız, hesap yapmışsınız. Ben zaten düz format atmaya o parayı isteyip bahaneyi de geçinmek zorunda olduğunu söyleyenlere yönelik söylemiştim, yine de bilgisayarcıların 30dkde halledebildiği bi iş olduğu için fiyatı falza buluyorum. Ama öz abim olmayan yakın bir abimin bilgisayar dükkânında sürekli takılıyorum; muhabbet ederken müşteriler geliyor, format falan atıyoruz. Tek format kurtarmadığı için macun + temizlik + format sonrası kurulum yapıyor mesela. O zaman işte 500 TL, okey diyorum kendimce. Ama bunların hepsi dâhil ücretler 1-2K arasında gezdiği yerler de gördüm.
Son olarak da format dediğimiz şey de CS 1.6 yüklemeyi kapsamıyor ama son kullanıcıya hitap etmesi gerekiyor. Çünkü bilgisayarını oraya getiren adam zaten kendi yapamadığı için getiriyor, programları da kullanmayı bilmiyor. Bilgisayarcıya muhtaç ve onun nezdinde bilgisayar denen şey, onun kullandığı programlarla beraber var olmuş. (böyle düşününce 500 TL normal geliyor çünkü bir insan bir hizmete mahkûm ise o hizmet de değerlenmiş oluyor mantıken, bilemedim.). Ben kendi formatımı kendim atıyorum bu arada uzun zamandır, tanıdıklar yer soruyor bazen ben anlıyorum diye düşünüp, düzgün birini söyle geçenki çok kötü yaptı gibisinden, ben de kara kara düşünüyorum kime yollasam diye, çünkü pcci abinin de sıkıntısı telefonları açmaması ve dükkanı açmaması.
Vader Ben bilgisayarda kurulum yaparken sonuçta başında durmuyorsun 2 tık atıyorsun kuruluyor o arada başka işlerde yapılabilir demek istedim. Seninki de farklı bir bakış açısı, o tarafından hiç bakmadım.

Kimisi de bunu nasıl yönetilirsek o şekilde bir toplum oluruza bağlıyor imam osurursa cemaat sıçar lafı gibi ama ahlak aileden ve eğitimle kazanılıyor. Sonra da insanın kendini geliştirmesiyle.
nirnaeth zaten sorun şu aslında. Diyorsun ya "ben haketmiyorum, bakıyorum çevremdekiler de haketmiyor, kim hakediyor o zaman".

Hiç şu şekilde düşündün mü? Belki çoğul olarak bakış açınız yanlış. İçinde bulunduğun toplum çoğul olarak belirli yanlışları doğru olarak kabul ediliyor olabilir mi mesela?

Benim kişisel fikrim bu ülkenin en büyük sorunu bu. Toplum olarak bariz yanlışları doğru olarak kabul ediyoruz. Bir kaç örnekle bunu açıklayım.

İki kişi entellektüel olabilmek konulu hararetli tartışıyor. Uzaktan kulak misafiri oluyorum onlara. Birisi anadolunun x bir kasabasında, diğeri de ona yakın bir yerden büyük şehre universite okumaya gelmiş.

Entellektüel olmak istiyorlar. Ve tartışırken genelde hep şunu vurguluyorlar. "İşte ben lise bitene kadar sığ düşünceli insanlar arasındaydım, uniye geldikten sonra hayata bakış açım değişti. Eski benliğimi attım, artık daha bilimsel veya sanatsal şeylere kendimi yoneltmeye başladım. Bilgi lootluyorum, vs"

Kendilerini geliştirmek istiyorlar. Entellektüel bir bakış açısıyla bakmak istiyorlar.

Genelde bu ülkede genç kesimin hepsinin hayali de bu galiba. Diğerlerine kendisinin daha entellektüel olduğunu kanıtlama çabası.

O iki unilinin tartışmasının boş yere zaman kaybı olduğu gibi bu düşüncede tamamen öyle. Onlarında hayallerini orada bölmek zorunda kaldım.

"Siz entellektüel olamazsınız" diye araya girdim. Hani bilirlerse gerçekleri sonrasında hayal kırıklığı yaşamasınlar diye. Peki niye olamazlar? Veya bu ülkede entellektüel kişi ortaya çıkma şansı çok ama çok az ondan bahsedeyim.

Entellektüellik sonradan kazanılabilecek bir bakış açışı değildir. İnsanın doğumundan itibaren, bulunduğu ortam ve etrafındaki kişilerin çok önemli rol oynadığı bir başlangıçtır entellektüellik.

Sen doğmuşsundur Kayseri'nin x bir ilçesinde. 13-14 yaşında mahallede maç yapmışsındır ailenin aldığım kramponlar vardır ayağında. Tam eve girecekken annen seslenir. "Ayakkabılarını içeri al oğlum, çalarlar...."

Ayakkabılarını eğer içeri almazsan çalınacağını bilerek büyürsün. Çebine para koyarlar bakkala git derler. 50 kere de öğütlerler. "etiketlerine bak öyle al oğlum, kazıklamasınlar". Eğer kontrol etmezsen kazıklanacağını bilerek büyürsün.

Örnekleri çoğaltacak olursak; sigara içiyorsan herkes içinde paketi çıkarmaman gerektiğini öğrenerek büyürsün. Yoksa otlanırlar. Lisede manitan senin ailenden daha varlıklı bir bir ailenin cocuğunu bulursa onla takılmaya başlar. Paranın insanları değiştireceğini görerek büyürsün.

Komşudan izin almak yerine bahçesine izin girerek erik ağacına dalmayı daha cazip görerek büyürsün, küçük yaşta piyano keman çalan bir cocuk gördüğünde "bunların aileside çok zenti ya keman ne aq" diyerek büyümeyi öğrenirsin.

Matematik çalışan çocuklara "inek ya bunlar" diyerek havalı olmayı öğrenirsin. Kaşlarına çizik attığında cool göründüğünü sanar, ganster gibi dövmeleri havalı bularak, özenerek büyürsün.

Dİnlediğin şarkıların sözlerinde bile mafyacılık vardır. Bunlar yüksek sesle herkese duyurarak dinleyerek büyürsün. Bira içmeyi büyümek sanarak büyürsün.

Gece evine giden kıza laf atmakmakta problem yoktur, o saat de orada ne işi var diyerek büyürsün.

"Sex çok kötü ve ayıp birşeydir" bilgisi ile büyürsün, iki insanın birbirine yaklaşması çok ayıptır etrafındakiler ve senin için ama kurtlar vadisi misali insanların birbirine ateş etmesin, racon kesmesine bayılırsın. Doğrudur bunlar senin için. Dövüşmek, savaşmak, silah kullanmak mertliğin ve delikanlılığın sembolüdür. Ama birbirini seven iki insanın yakınlaşması dünyanın en ahlaksız şeyidir.

Bu şekilde binlerce örnek verebilirim.

Ama gerçek anlamda entellektüel bir alanda herşeye sahip olan aileden doğan cocuk bunların coğunu bilmez. Ayakkabılarının calınabileceği aklına bile gelmez. Notları iyi diye kimse ona inek demeyecektir. Çünkü okuduğu okul ve grupta herkes aynı şekildedir.

Onun için sevgi ön plandadadır. Sevgisini sanatada aktarır ama sana göre o "ılık" olarak nitelendirilen kişilerdendir. Erkek dediğin ağlamaz çünkü sert olur.

Höt der, göt der, emir verir, domal der!

Çünkü toplumdan gördüğün şeylerde doğru olarak sana işlenen bilgiler bunlardır.

İşte bu noktada başa dönmek istiyorum.

Hiç düşündün mü? Belki doğru olarak, haketmiyor olarak düşündüğün etrafındakiler ve çevren.

Belki doğru olarak bildiğiniz çoğu şey aslında doğru değildir. İçinde bulunduğunuz yozlaşmanın farkında belki değilsinizdir.
Vader Yazdıklarınıza katılıyorum lordum ama insanlar bulunduğu cevrenin halkasından çıkarak topluluklar inşa etmiş olmalı. Yoksa herkes bulunduğu çevrede yaşamaya devam etse idi, nasıl; entel, taşralı ve bunun gibi ayrımlar oluşabilirdi ki?
Burada 2. katıldığım nokta özenti durumu özenerek halka dışına çıkılmaz. Kitap okuyarak, film izleyerek, tarihi bir karakteri taklit ederek halka dışına çıkılmaz. Bana göre üretken insanlar bunu başarabilir. Kendi felsefesini bir şekilde edinen insan başarabilir.
mertkupeli Dark Jedi » Sosyal » İtiraf
Liseden mezun olduğumda üniversite seçimleri esnasında her Türk genci gibi ben de kendi ellerimle ve seçim hakkına sahip olduğum sırada yaşamak istediğim hayata yönlendirilmediğimi fark edip aileden ayrılmıştım. Bir anda kendini okutacak biri olamayacağım için önce çalışıp, işten arta kalan vaktimi hedeflerimde kendimi geliştirmeye adadım. Bunun bedeli özgürce eğlenememek, her zaman ucu ucuna yeten maddi durumdaki bi 10 yıl ve bolca asosyallik oldu. 20'li yaşlarımın en eğlenilesi dönemlerinde, çevremdeki herkes en az 1 kere yurt dışı görmüşken ve bolca sosyallik temalı anılar biriktiriyorken ben uyanık kaldığım saatin tamamı mesaiymiş gibi çalışmaya devam ettim. Hayalimdeki bölümü alnımın akıyla okuyup bitirdim, çok da yüksek bi dereceyle bitirdim. Üniversite yönetimindeki Türkiye siyasetindeki partilerin tarafında olanlar arasındaki politik savaşlar ve bunların bizim eğitimimize yansıması yüzünden; hayalimdeki bölümden nefret ederek mezun oldum.
Sonra hayalimdeki işe de mucize şanslı bi hızla girebildim. İşsizlik oranı bu kadar fazlayken ve insanlar istedikleri işi yapamıyorken benimkisi gerçekten bi şans. Burada da ben işe girmeden 6-7 ay önce departmanlar arası oluşan politika yüzünden bana zorbalık uygulandı, "sizin nesil" başlığı altında tüm fikirlerim ve huylarım eleştirildi. Hayalimdeki işi yaparken bir şekilde yine mutsuzum ve geceleri gözüme uyku girmiyor.

10 Yıl sonra artık öyle bir noktaya gelmişim ki, her gece içimi yiyip bitiren düşünce, hayatımda kendi tercihimin peşinden gitmenin en ağır yükü 10 yıldır bir şeylere ulaşmak adına sürekli uğradığım haksızlıklara, savunabileceğim doğruları hiç etmeksizin boyun eğmek olmuş. Sürekli içimdeki bir deli "Aman boşver, yak gemişleri. Bir kere yaşıyorsun bu ömrü, bunları yaşamak için mi?" diyor. Ve son zamanlarda o deli olmayı çok istemeye başladım. Yaşamak gerçekten bu mu cidden? Bir insan kendi ayakları üstünde durmak istediği zaman hep yorgun ve önüne bakmak zorunda olduğu bi durumda mı kalıyor? Eğer böyleyse bi 10 yıl daha beni götürecek motivasyon ne ki?
Gizlenen 2 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
Merhaba Mert. Önelikle sormak istediğim bir soru var. Hangi bölümden mezunsun yaşın kaç ne işle uğraşıyorsun ve kaç yıldır aynı yerde çalışıyorsun?
merhaba mert yaklaşık 10 dk boyunca yanıt yazdım fakat bir anda silindi geri getiremedim .. ama bilmelisin ki sorularda cevaplarda sende kendini bulmanı diliyorum ayrıca benzer süreçlerden geçiyor herkes bilim gibi hayatta değişken ve her yaşımızda öyle.
AtaMuratErinmezler Ses mühendisliği okudum ama kendimi paralelinde müzisyen olarak da geliştirdim. Şu an bi şirkette hem bir oyunun müziklerini yapıyor, hem de o şirketin sesle alakalı tüm işlerine bakıyorum. Oyun içi UI sesleri falan da dahil. Henüz yıl olmadı.
Güncelleme: içimdeki deliyi dinledim ve gemileri yakıp istifa ettim. Vicdanım rahat.
Paradox Sith Sorcerer » Sosyal » Genel
Ya ben de diyorum ki Squid Game’de niye gay eşcinsel falan yok. Oh çok şükür neyse ki Netflix var. Yeni sezonda eksik karakterleri tamamlamış
Gizlenen 8 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
Ilk sezondaki kizlar escinsel degil miydi ya
2. sezon ortaya karışık olmuş ya. ne ararsan var
Paradox
çok büyük bir spoilerlar değil ama karakterler hakkında biraz spoiler var ama bunu açtıysanız muhtemelen okumak istiyorsunuzdur . ama gene buradada uyarıda bulunmak istedim.
*

*

*
genelde kötü eşcisnel propagandası olur ama bence squid game de gerekli ve iyi sebeplerle : birinci sezonda eşcinsel olan kişiler gördük bunlar vip olup insanların ölmesini zevk ile izleyen kişilerdi etrafındaki her şeye y*şıyordu oradaki insanların bir kaçı net bir şekilde eşcinseldi ve bana kalırsa bu kişilerin sapkınlıklarına uyuyor . oyunun kurucusunun oyuncuları at gibi görüp vip diye aldığı insanların oyunculardan farksız hatta daha kötü olması ayrı bir mesele .

ikinci sezonda ise trans biri var bu gene mantıklı bir seçim çünkü günümüzde böyle insanlar çoğalıyorlar ve ayrıca k-pop gruplarından insanlar borsada batmış kişiler de var bu nedenlerle günümüze atıf yapmalarını çok beğendim yani öyle saçma sebeplerden çok böyle gerçekçi olması bence iyi
fatelty98 sen de thanosun adamı mısın doğruyu söyle yo yov 🫰
Paradox rapimle herkesi ezip geçicem yo yo 🤙🏽
Trans kadın gözüme hiç batmadı faydali da biriydi fakat o keş rapçi , tiki kız, şaman kadın acayip sinirimi bozuyordu ya keşke öpüşen iki eş cinsiyette insan görseydim de onları görmeseydim.
cerenimo evet bence bu iyi bir şeydi bu arada çünkü farkındaysan erkeğim adamım diyenlerin hiçbiri o trans kadın kadar cesur değildi . gerçek hayatta da bir çok transın böyle sözde ''cesur'' erkeklerden daha cesaretli olduğunu biliiyorum
fatelty98 Son cümleni okuyunca beğeniyi geri çektiğimdeki ses çıkıyo
fatelty98 abi genel olarak "ben bişeyim", "ben bişey oldum", "ben şöyleyim" gibi cümlelerle kendini ispatlamaya çalışan insanları fazla umursamamak lazım. Kadınlarda buna pek rastlamadım ama erkeklerde özellikle fiziksel aktivite ile ilgili garip bir sidik yarıştırma durumu var bende de vardı bu küçükken artık yok ama yaşıtım insanlarda var ve garip geliyor.
O maymuna Erwinin kardeşi demiştim babasına benzettiğim ve babası hakkında konuştuğu için ama Erenin abisi çıktı bir de kraliyet kanı taşıyormuş, böylesi daha ilginç oldu.
Erenin annesini yiyen devin üvey annesi olması da biraz üzücü.. Anlayamadığım nokta o kadında kraliyet kanı vardı neden bilinçsiz bir deve dönüştü? Kendini kontrol edebilmesi gerekmez miydi?
Kontrol edebilmesi için kraliyet kanı yeterli değil, hatırlarsan Historia'yı da babası deve dönüştürüp Ereni yedirecekti
Çocuğun o şekilde doğması kötü birşeye işaret değil Targaryen geni ne yazıkki hasatalıklı bir gen. Ensest evlilikle sonucu tüm kralların bu şekilde özürlü cocukları yada doğarken ölen tam gelişmemiş cocukları olmuştur. Saçlarının sarı (beyaza yakın) olması da albino hastalığına atıfta bulunmaktadır. Yani safkan bir targaryen kusurlu genlere sahiptir.

bazıları bu doğumu kötü şans giib yorumlayabilir ama aslında olan tamamen budur. Alicentin kızınında gerizekalı doğması yine Targaryen geni yüzündendir.

Lucerys'in ölümünü ise bir önceki bölüm spoiler içerisinde anlatmıştım ve bu kitaptaki en harika planı uygulayacak Daemon okumak isteyenler 1107643 şu mesajdaki iç spoileri açabilirler.

Aemondun yaptığı büyük hata rhaenyra targaryen'in tüm fikrini değiştirecek ve Aemon'un hareketyle Dragonlarla Dans başlamış bulunmaktadır.

Hightower'ın getirdiği kağıdı yorumlayacak olursak ilk bölümlerde tarih kitabu çalıştıkları bir sahne vardı orada "lord bilmemne" falan diyordu küçük prenses dalga geçiyordu Alicent ile daha sonra azarı yedikten sonra bildiğinig österiordu veşu sözleri vardı "ve halkına artık kaçmadıklarını göstermek için tüm filosu Güneş Muzrağında yaktı. " sayfayı yırttıktan sonrada eline tutuşturdu "unutmayasın sakın" diye de ekledi.

Alicent bana verdiğğin kağıdı sakladım seni hiç unutmadım diye gönderiyor ama Aemond oğlunu öldürüyor. Kameraya son bakışında ise Rhaenyra unutmaman gereken şey tüm gücümle filonu Güneş Mızrağında yakacağım oluyor. Sayfanın kendisinden çok içinde yazan gerçekleşecek böylelikle.

Ve en beğendiğim sahne High Valorian dilinde Daemon'un söylediği şarkı ve o sahne oldu. Daemon tek gerçek Targaryen, ve kurduğu cümle okadar haklıki. Hürafeler bizi Kral yapmadı, Ejderhalar yaptı. (The dreams did not make us kings, the dragons did it.)

Şarkının sözleri henuız belli değil ama şöyle bir olay vardı bu şarkı değilde şiirsel bir tekerleme gibidi Targaryen hanesine bağlı her kim ejderhasının kulağına ub dizeleri fısıldarsa ejderhasıyla bütünleşir aynı andanefes alır aynı anda ise can verir konsunu anlatıyordu. Yani Daemon bu savaş sonunda kazancaksak birlikte öleceksekde birlikte diye ejderhasına şarkı söylüyor böylelikle onu olduğundan çok daha bir şekilde kulanabilecek tek bir vucut olacaklar.

Zaten bundan sonra dragonuna binerken o üstüne koydukları binek var güvenlik gereğüi düşmemek için. Daemonun onsuz uçtuğunu göreceğiz. Artık ejderhasıyla tek vucutolduğu için hehangi bir koltuğa dagerek duymayacak. Ona komut vermesinede gerek kalmayacak. Sadece düşünmesi yeterli olacak. Onlar artık birbirini incitemez. Khaalesinin GOT 6X4 de Daenerys'in the unburnt olması gibi. Artık Daemon da bir unburnt ejderha nefesi ile yanmayacak.

Ve farkındaysanız Aemond'un ejderi Vhagar onu dinlemiyor. Ne kadar emretsede yapma desede anında parçaladı. İşte şarkı bunu engelliyor. İkiisinin karşılaşmasında Daemon vs Aemond şarkının anlamının ne olduğunu göreceğiz.

Adamsın Daemon.

Ekstra bilgi. Bu bölümün kitaplarda geçen kısmı aşağıdadır. İlgili kitap;

Fire & Blood The Dying of the Dragons - A Son for a Son
--- Alıntı ---

Lucerys, küçük çocuk olarak, kardeşi Jacaerys'inkinden daha kısa sürecek aynı zamanda daha güvenli olduğu düşünülen bir göreve gönderildi. Onu Lord Borros Baratheon sıcak bir şekilde karşılamasının beklendiği Fırtına Burnu'na haberci olarak Arrax ile birlikte uçtular.

Ancak Prens Aemond Targaryen, Borros'un dört kızından biriyle evlenmeyi kabul ederek Borros'un kardeşi Kral Aegon II'ye olan bağlılığını elde etmek için Vhagar ile birlikte kaleye çoktan gelmişti. Yuvarlak Salonda Aemond, Lucerys'i yüksek sesle "Küçük Prens Luke Strong, Piç kurusu" olarak selamladı ve üstüdeki ıslaklığın yağmurdan mı yoksa korkudan altına işediği için mi oluştuğunu sordu. Lucerys, Aemond'un hakaretlerini görmezden geldi ve mektubunu Borros'a teslim etti. Lord Baratheon ona Rhaenyra ile ittifak kurarsa Luke'un kızlarından hangisiyle evleneceğini sordu ve ona birini seçmesini söyledi. Luke, kuzeni Rhaena Targaryen ile nişanlı olduğu için bunu yapamayacağını itiraf etti. Borros da bunu zaten bildiğini söyledi ve ona eve gitmesini, annesine Fırtına Burnu Lordu'nun bir köpek gibi itaat metmeyeceğini bilmesi gerektiğini söyledi. Luke ayrılmadan önce Aemond kılıcını çekti ve ona şimdi ödemesi gereken bir borcu olduğunu söyledi. Aemond kayıp gözünün yerine taktığı safiri gsösterdi ve Lucerys'e kendi gözünü çıkarmasını böylelikle gitmesine izin vereceğini söyledi. Lucerys, bir şövalye değil, bir elçi olarak geldiğini söyleyerek onunla savaşmayı reddetti, ancak Aemond, Luke'un gözünü ya da hayatını istedi.Bunun üzerine Lord Borros, elçilerin kanının çatısının altına dökülmesini istemediği için araya girdi ve muhafızları, Lucerys'e, Arrax'ın korkunç bir fırtınanın ortasında beklediği kale avlusuna kadar eşlik etti.

Borros'un kızı Maris, Aemond'la alay edip ona Lucerys'in gözünden hariç taşaklarını da çıkartıp çıkarmadığını sorduğunda Aemond, gözünün yanı sıra öfkelendi. Borros'tan gitmek için izin istediğinde BorrosZöre, eğer bir dövüş olduysa aralarında, bu kesinlikle çok kısa sürerdi. Arrax düştü, kırıldı ve körfezin fırtınalı suları tarafından yutularak can verdi. Başı ve boynu, üç gün sonra Fırtına Burnu'nun altındaki kayalıkların altında bulundu. Prens Lucerys'in ise cesedi asla bulunamadı.

Mushroom'un iğrenç iddiasına göre , Aemond Luke'un cesedini kıyıya vurmuş bir halde bulduğunu ve deniz yosunu yatağında Leydi Maris'e sunmak için iki gözünü de çıkardığını söyler, ancak Baş üstat Gyldayn'ın geçmişe göre bunun olasılık dahilinde bilme olmadığını söyler. Gyldayn ayrıca bazılarının Vhagar'ın Lucerys'i Arrax'ın sırtından kaptığını ve onu bütün olarak yuttuğunu iddia ettiğini belirtir. Hatta bazıları, Luke'un düşüşten sağ kurtulduğunu ve güvenli bir şekilde yüzerek karaya ulaştığını, ancak kim olduğuna dair tüm hafızasını kaybettiğini ve günlerinin geri kalanını basit bir balıkçı olarak geçirdiğini söyler . Ancak Munkun gibi daha meşru tarihçiler bu tür hikayeleri dikkate almazlar ve Lucerys'in ejderhasıyla birlikte öldüğünü belirtirler.

Luke'un ölümüyle, Ejderhaların Dansı artık bir diplomasi meselesi olmaktan çıktı, ateş ve kan savaşınu başlattı. Artık Akraba Katili Aemond olarak bilinen Aemond Targaryen, King's Landing'de bir kahraman olarak karşılanmayacaktı. Kraliçe Alicent'in yüzü soldu ve Anne'nin merhameti için haykırdı . Büyükbabası ve Kral Eli Otto Hightower ise Aemond'a "Yalnızca bir gözünü kaybettin, nasıl bu kadar kör olabildin?" dedi. Ancak kardeşi II. Aegon, Aemond'u evinde büyük bir şölenle karşıladı ve "iyi bir başlangıç" yaptığını duyurdu. Ejderha Kayası'nda Rhaenyra, Luke'un ölümü söylenince bayıldı ve küçük kardeşi Joffrey, Aemond ve Borros'a karşı intikam yemini etti. Luke'un üvey babası Prens Daemon Targaryen, Aegon II'nin oğullarından birine suikast düzenlemek için "Kan ve Peynir"i göndererek ölümünün intikamını karşı tarafın hiç beklememdiği bir şekilde alacaktı. Kral abisinin ölümünden sonra aldığı cesur kararlar ve gözü kara hamlelerle birlikde Daemon, asla kral olamamasına rağmen tüm krallardan daha güçlü, zeki ve gözü pek olduğunu ejderhaların dansında herkese göstermiş ve efsane ölümüyle binlerce yıl akıllarda kalacak bir lider haline gelmiştir.

Gizlenen 24 yanıtı da gör! Çatlarsın yoksa...
Şarkı söylediği ejderha Vermithor değil mi? Uyanıp savaşa hazır olması için yapıyor bunu. Caraxes e eğersiz binme olayı sanırım çok çok ilerilerde göreceğimiz tek seferlik bir olay. Yanlış hatırlıyorsam kusuruma bakmayın.
Morealis burdansonra bir kez dragona binecek onda aemond ile karşılaşacak zaten. Hightowerlar 7 krallıktansaldırmak için çıktıklarında dragonlarla kale ele geçirilip kral tahttan indirilelcek daemon oprada hiç durmayıp devamedip Aemond iğle karşılaşacak. Başak dragonlu bir sahne yok.

Ben şarkı konusunda sadecefikri yürüttüm böyle bir birleşme şiiri vardı. Hadi Fatihin Baeleryonu bu sekilde ettii söylenir kayıtlarda gii bi dize hatırlıyorum. Ordan bunu u şekilde uydurmuş olabilirler diye bi an düşündüm. Doğruluğu kesin değil yani.
daemondun tek gözlüyü epic patlatması lazım hırsımı aliyim
ahguloglu çok epik patlatacak Daemon dragon üstünde Maverick gibi reyiz :) Çok spoiler vermeden şöyle birşey yapacak dersem yeter herhalde :)
O şarkıyı kendi ejderhasına söylemiyor sakinleşsin diye binicisi olmayan Vermithor'un yanına gidiyor zaten ejderhanın kafasından ve gözünden kendi ejderhası olmadığını görebiliyoruz. Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam o ejderha Vhagar'dan sonra yaşayan en büyük 2. ejderha diğer büyük ejderha da vahşi bir şeydi ejderha kuyusunda bulunuyor orası yıkıldıktan sonra kaçıyordu
MrStark o ejderhanın bir olayı var Khaalesinin ejderhalarının anesi olabilir. Daemon gizli gizli yumruta çıkarıyor bir kaç bölümdür. o ejderhadan birşeye bağlancak olay.
Vader Lordum bu ejderhayı daemon binici arıyor ve buluyor fakat sonra ihanet edip yeşillere katılıyor yani hikayede önemli bir yere sahip ama dizide değiştirirler mi bilmiyorum. Diğer sahipsiz ejderha da cannibal vhagardan sonra en büyük ejderha ama yavruları filan yiyor çok vahşi ejderha kuyusu yıkılınca da kaçıyor onun bir işlevi yok ama belki dizide kullanırlar
MrStark şey hakkında fikrin var mı leona öldüğünde kendini yaktirdi ya ehderhaya kitapta bu yoktu son kez ejderhasini görmek için surunurken oluyordu.

Khaalesi de Targaryenler yanmazlar diyip özellikle ejderha sürücüleri burda bu kadını takmaları sonrasinda prensesinde yanarak can vermesi.

The unburnt sadece khalesiye mi özeldi hala en ufak açıklama yok o konu hakinda
Vader Dizide yumurtlalarla birlikte kendisini yaktığı için bir mucize olarak görülüyor ben kitapta buna benzer başka olay okumadım. George martin de targaryenlerin ateşe karşı bir bağışıklığının olmadığını defalarca kez söylemişti.
MrStark hayır git ilk volumlere 1. Sezona abisi khal dragoya rerero yaptığı sahnede Drago altını eritir kafasına döküyordu ve oluyordu orada sonra khaalesi diyorduk o gerçek bir ejder değildi yoksa yanması ateş onu yakmazdi diyor yani ilk sezondan beri var bu olay.
Vader Evet lordum o sahneyi biliyorum fakat yanmayan başka targaryen yok ki Daenarys'dan başka

Hatta yanmamasını yumurtalarla birlikte kendisini yakmasına ilişkilendiriyorlar ama ilk bölümde kaynar suya giriyordu o zamanda bir şey olmuyordu
MrStark nerden biliyor o zaman ateşin ejder binicilerininyakmayacagini burası garip degilmi yoksa böyle bir cümle kullanmaz yanlislikla ateşe girince aaaa yanmiyormudumm demesingerekirdi ama ilmnbolumden beri iddiasını surduruyor
Vader Garip olan da bu zaten yazar kendisi söylüyor targaryenlerin ateşe karşı bağışıklıklarının olmadığını belki dizide değiştirip daemon veya rhaenaryı'da bu şekilde sunabilirler.
Aegon rhaenaryı ejderhasına ham yaptırıyor belki ilk yakmaya çalışır daha sonra baktı yanmıyor yedirir mesela 😁
MrStark aslında kitapta çok ufak bir püf nokta var. Demir taht. Bir söylentiye göre Demir taht ejderha olmayan targaryeni keser her geçen gün üstümden insin diye daha da yaralarmis. Bkz viserys.

Daemon oturdu mesela öylesine oturmuş olsa bile kesmedi. Rhaenarys de oturacak ele geçirince krallığı ve oturduğu gibi taht onuda kesicek salondaki herkes bunu görecek ve uğursuzluk olarak nitelendirdi. Rhaenarys in yanma olayını buna bağlayabilirdi örneğin.

hatta krallık targaryenlerden gidince taht herkesi kesmeye başlıyor bu yüzden kenarındaki kılıçlar falan herşeyi kaldırıp sade bir taht haline getiriyorlar game of thrones deki gibi.
Vader cevap biraz geç oluyor lakin diziyi hatırlamak için bakınca gördüm. Targaryenlerin yanmama mevzusu sadece Daenarys'e özel onun da sebebi kan büyüsü bunun dışında targaryenlerin yalnızca sıcağa biraz daha dayanıklıkları var diye hatırlıyorum. Taht mevzusunda da tahttan bir şey kaldırmıyorlar yalnızca robert taht odasındaki ejderha kafalarını kaldırtıyor. taht ise robertı kabul ediyor çünkü o artık meşru kral ve tahtını hak ediyor. 2. sezonda görecek miyiz bilmiyorum ama tahtın meşru olmayan yahut hak etmeyenleri kestiğini göreceğiz. Bir de Daemon ejderhasına o gelecek olayda kendini zincirle bağlamayacak onun da sebebini 2. sezonda gösterirler elbet ama bunun dışında aemondun vhagarı kontrol edememesinin sebebi bu bağlanmadan ziyade vhagarın çok yaşlı olması. hatta vhagar bir ara kaçtığında binicisini kendi doğduğu valyriaya götürüyor. öyle bir ejderha tam kontrol edilemez zaten. son olarak bu şarkı meselesinin de teorisi şu: sadece targaryenler değil tüm valyrialılar ejderhaları aslında kendine büyü ile bağlıyor. bunun içinde belirli araçları var (Euron'un bulduğu dragonhorn buna örnek gösteriliyor) lakin bu konuda netlik yok çünkü yazardan bir bilgi gelmedi. ama şunu söyleyebilirim ejderhaları targaryenlere bağlayan esas şey onların kanı bence şarkı sözü ile alakalı bir durum yoktur.
aksungur bu mu reis tahtın değişmemiş hali?
Vader lordum bu dizinin bok yemesi kitaplarda değişmiyor
aksungur değişiyor değişmez mi? 1. görsel ilk hali, 2. görsel yeni hali (kitaplarda) daha sonrasında tamamen arkadaki eski throne kalkıyor ve ordan alınan bir kaç demir diğer kucuk sandalye gibi olan throne a eklenip günümüzdeki dizilerdeki throne oluşuyor.
Vader hatırladığım kadarıyla r.r. martinin de açıklaması vardı raht robertı haklı buluyor diye lakin benim bildiğim tahtta yapılan değişiklik bu boyutlarda değil ama olabilir emin değilim kesin konuşmayayım
aksungur hocam görsel direk kitaptan :) ve hatta ilk resim bir önceki mesajdaki Rise of the Targaryen'i simgeliyor. 2. taht ise Fall of the Targaryen'i simgeliyor.

bu resim de en güncel hali tahtın.
Vader lordum buradaki sıkıntı tevatürün ve loreun diziyle iç içe geçmesinin problemi. kitaplarda tahtın değişime dair bir bilgi yok lakin mad king döneminde tahttaki kılıçların mad kingi kesmesi sebebiyle kaldırıldığından söz ediliyor ama yine de tamamen kaldırılamıyor. bu sebeple taht hala daha kesmeye devam ediyor. hali hazırda bu evrene dair tüm bilgimiz ve teyit noktamız kitaplar ve yazarın blogu. burada da net bir şey belirtilmediği için bir kesinlik söz konusu değil onu söylemeye çalışıyorum. maalesef bu evrenin Wikisi bile canon bilgileri değil dizileri esas alıyor. o sebeple aslında görseller pek de güvenli değil. yazar net bir şey söylemek yerine her şeyi ima ettiği için bu durumdayız. yine de tahtın son halinde uğramış olabileceği değişikliklere rağmen kesme özelliği bulunuyor. Robertı kesmeme sebebiyse anne tarafından targaryen oluşu ve tahtın meşru sahibi olması. bir de şimdi kitaplara tekrar göz gezdirdim ve dediğim gibi net bir bilgi yok ama şu kesin demir taht hala daha kesiyor. Aemon targaryen ejderhaların dansında söylüyor. yani değişmişse de kesme özelliğini yitirmemiş. şimdi tekrar baktım taht joffreyi de kesiyor o sebeple değişse bile özelliği pek değişmemiş
aksungur kitabın bilgileri:
Adı: The Rise of the Dragon: An Illustrated History of the Targaryen Dynasty
Yazarı: George R.R. Martin, Linda Antonsson, Elio M. Garcia Jr.

Bölüm 3, The sword of the realm
--- Alıntı ---

Blacksmith: A thousand swords, Your Grace, from every corner of your realm. We’ll make a throne unlike any other, a seat of power from the very blades of those who stood against you.


--- Alıntı ---

Aegon: Let every lord remember this: their swords that once sought to divide now hold the king who unites.


--- Alıntı ---

Blacksmith: It’s done, Your Grace. A throne forged from the defeat of your enemies.



Aegon yeni tahta bakar, ona yaklaşır, dokunur ve ellerini hala sıcak olan çeliğin üstünde uzunca gezdirir. Oturduğunda ise yüzünde memnuniyet dolu bir gülümseme belirir.

aksungur resimlerine kadar herşey var burada. Hani ısrarla R.R Martin'i yalanlamaya devam etmesen mi acaba? Hani yazarı o adam sen öyle değil diyorsun ama adam böyle diyor. Elden bir şey gelmiyor. Gönül ister ki senin istediğin gibi olsun ama olmuyor görüyorsun.
Vader sonuç olarak söylediklerimle çelişen bir şey yok. tahtın değiştirilip değiştirilmediği hususunda emin olmadığımı belirttim lakin ne olursa olsun taht robert isyanı sonrasında da kesmeye devam ediyor. blackwater savaşı sonrası joffreyi kesmesi söylediğimin doğruluğunu kanıtlıyor. bunun dışında yazarı yalanlamıyorum, sitem ediyorum. her röportajında farklı konuşan biri en nihayetinde. velhasıl taht değiştirilmiş olsa da olmasa da, -ki burada verdiğiniz alıntılar fatih aegona ait yani tahtın değiştirilmiş oluşuna dair bir alıntı yok, fotoğraflardan yola çıkıyorsunuz lakin fotoğrafların canon olabilmesi için en azından bir yerlerde yazarın bunu yazmış olması gerekir diye düşünüyorum ama tahtta bir değişiklik yapıldığına dair kitaplarda ben bir şey bulamadım yine de kabul ediyorum değiştiğini.- oturan kişiyi yaralayabiliyor.
aksungur hocam kitabı okuman için her detayı paylaşmamaya calışıyorum ama ısrarla spoiler istiyorsun. Kendin keşfedersen daha güzel olacak bir sonucu dilersen burada tamamen açıklayım neden taht dilediğini kesiyor veya zarar vermiyor diye.

Ben seve seve yaparım kaybedecek bir şeyim yok. Onaylıyorsan tüm gizemi anlatmaya hazırım? Taht aslında bir test. 1. Aegon'un zekiliğinde hazırlanmış ondan sonrası gelenler için seçilecek olasılıklar çoksa seçimi tahta bırakın dercesine bir test. Açıklamamı ister misin? Yoksa kendin mi keşfetmek istersin?

Yada şöyle yapalım buradan sonra aşağıda yer alan kısım tam açıklama içeriyor. Spoiler'ı açıp açmamak tamamen senin özgürlüğünde.

Aegon bu tahtı yendiği bölgelerin liderleri ve büyük savaşçıların kılıçlarından yaptırıyor. Herkesi tek bir noktada birleştirdim anlamı taşıyor. Fakat aynı zamanda bu kılıçlar zamanında onu yok etmek isteyen kılıçlar olduğunu hatırlatma görevi taşıyor.

Yani Aegon diyor ki: 7 kıtaya hükmedecek Targaryen her daim pür dikkat olmalı ve şüpheciliği hiç bir zaman elden bırakmamalı. Olurda artık rahata ulaştım sanıp şüpheden uzaklaşırsa bu kılıçlar onu en ufak boşlıkta kesecek ve bunu hatırlayacaktır mantığı ile dizayn ettiriyor.

Kendinden sonra gelecek kral kardeşler arasından seçilecekse hangisinin en iyi kral olacağını anlamak istiyorsanız tahtın cevabına güvenebilirsiniz demek istiyor.

Bu sebeple bu dizide şunu görüyoruz. Tahtın seçimi aslında Daemon Targaryen, çünkü her daim dikkatli, dostuna bile güvenmiyor herkes sırtından bıçaklayabilir şekilde hareket ediyor. Bu yuzden taht onu asla kesmiyor. Daha doğrusu buna olanak sağlamıyor.

Ama Viserys I Targaryen'a baktığımızda karısı tarafından bile çok kolay manipüle edilebilen birisini görüyoruz. Kesinlikle liderlik özelliklerinden uzak, otururkende dikkatsizliği yüzünden sürekli tahtaki kılıçların sivri olan tarafları tarafından kesiliyor.

Taht üstünde bu şekilde ölen kral var Maegor Targaryen örneğin. Söylediğin gibi veya Aerys 2 de cok kesiliyor. Joefrey de söylediğin gibi. Bunlar tamamen karakter yapılarının dikkatsiz, bir kere doğru oturduysa bir daha birşey olmaz düşünceleri yüzünden.

Çünkü taht her oturduğunda dikkat ederek oturman gereken ve kıçını bile oynatırken check edip oynatman gereken bir nitelikte. Sürekli sana her daim dikkatli olmalısın mesajı verme özelliğinde.
Vader Vader Şimdi lordum bu bir spoilerdan ziyade teori, şu anda tüm seriyi okudum zaten o sebeple çıkması planlanan iki kitabı bekliyorum yıllardır. Maegor'un ölümü meçhul, tahtta öldürmüş olabilir kendi de intihar etmiş olabilir yahut başkası öldürmüş ve onu orada bırakmış da olabilir. Bu teorinin varsa bile yazar tarafından açıklanacağını düşünmüyorum zira kendisi imgelerle ve sembolizm ile yazmayı tercih ediyor genelde bunun dışında targaryenlerin büyüyle haşir neşir oldukları ve hatta valyria kıtasının çöküşünde dahi onların parmaklarının olabileceği teorisi var o sebeple fatihin bunu yapmasına şaşırmam. Şahsen Daemon'u severim stepstones'da gidip taç takmışlığı var viserysden daha nitelikli bir adam lakin meşru kral değil tıpkı joffrey'nin olmadığı gibi.
aksungur meşrulaştırmıyor kralı. Daemon'un taht tarafından yaralanmaması daha dikkatli her an tetikte bir karaktere sahip olduğunu gösteriyor. Aegon I'in en önem verdiği özelliğe sahip olduğunu gösteriyor sadece. Meşruymuş değilmiş bunun bir anlamı yok. Çıkaracağın tek sonuç Daemon'u sırtından bıçaklamak Viserys'i bıçaklamaktan çok daha zor olacak.

Düşmana vereceği anlamda bu. Tahta sürekli yaralanan bir Viserys'e karşı suikast düzenlemek veya Hightowers gibi onu ele geçirmek Daemon'u ele geçirmekten çok daha kolay. Amacın buysa Viserys'i desteklersin, amacın hanedanlığın büyümesi ise Daemon'u desteklersin.
Vader hukuki olarak söyledim. Daemon en nihayetinde veraset sıralamasında en üstte değil ama doğru daemon daha liyakatli taht için ama bu liyakati ve hırsı hanedanlığı neredeyse çöküşüne sebep oluyor gerçi ben ejderhaların yok olmasından memnunum çok güçlüler karşısında mukavemet edecek ordu çıkamıyor adam akıllı
Yukarı